Avrupa’da önemli sosyo-ekonomik sonuçlar doğuran ve hatta bazı yorumlara göre Avrupa’yı bugünkü Avrupa haline getiren Kara Veba salgını, İslam dünyasını nasıl etkilemiştir? Y. Ayalon’un Osmanlı İmparatorluğu’nda Doğal Afetler adlı kitabından yola çıkarak bu konuyu inceliyoruz.
Etiket: Veba
Vebanın Avrupa’ya Etkileri
Yaron Ayalon’un 2014 yılında yayınlanan Osmanlı İmparatorluğu’nda Doğal Afetler adlı kitabının sadece birinci bölümüne göz atacağız bu yazıda… Bölümün adı “Kara Ölüm ve Osmanlıların Yükselişi”… Kitabın sadece birinci bölümü incelememin nedeni, vebanın Avrupa ve Orta Doğu’daki uzun vadedeki etkilerini anlatıyor olması…
Kadercilik Damgası ve Siyasallaşan Sağlık
Türklere yüzyıllardır, her türlü olumsuz sıfatı yakıştıran Batılılar, Türklerin kaderci olduğu yönünde bir algı oluşturarak, bu kaderciliği ülkenin iç işlerine karışacak bir malzeme haline getirmek için de kullanırlar. Nasıl olduğunu bu yazıda anlatmaya çalışalım… Önce Türklerdeki “tevekkül” inancının nasıl dönüp dolaşıp, Avrupalılar için “kör kadercilik” anlamına geldiğine bakacağız. Tabi ki, bu dönüşümde bir kısım Türklerin “kör kaderciliğe” saplanmasının da etkisi var. Ancak sorun şu ki, Avrupa’da da kaderci insanlar bulunmasına rağmen, bu kişileri öne çıkararak Avrupalıları hiç kimse damgalamıyor… İslamiyet, kör kaderciliği onaylamasa da, bunu İslam’ın emriymiş gibi algılanmasına neden olunması hem dinini yeterince bilmeyen Türklerin hem de bu algıyı kullanmak isteyen Avrupalıların işi…
Veba Günlükleri-V
1665 yılında başlayan ve yaklaşık iki yıl süren Londra’daki veba salgını, Daniel Defoe’nun söylediğine göre birden bire sona erer. Daniel Defoe şöyle der: “Ne yeni bir ilaç, ne yeni bir tedavi yöntemi bulunmuş, ne de hekim veya cerrahların ameliyatlardan edindiği herhangi bir tecrübe işe yaramıştı”. Defoe, hastalığın nasıl bittiği konusunda daha detaylı bilgi vermez. Ancak, hastalığın insanlara Tanrı’nın bir cezası olarak gönderildiğini ve sonrasında Tanrı tarafından sona erdirildiğini vurgular.
Veba Günlükleri-IV
Daniel Defoe, 1665’te Londra’da yaşanan veba salgınını anlattığı “Veba Günlükleri” adlı kitabında, vebadan ölenleri taşıyan John Hayward adında bir kişiden bahseder. Hayward, veba geçtikten sonra 20 yıl daha yaşamıştır. Defoe’nun anlattığına göre John Hayward ağzında sarımsak ile sedefotu tutmak ve tütün dışında vebaya karşı hiçbir koruyucu yöntem kullanmamıştı. Karısı önlem olarak başını sirkeyle yıkıyor, başlığını da her zaman sirke serperek nemli tutuyor ve ağzını sirkeye batırılmış bir mendille örtüyordu. (Anlatılan doğru mu bilinmez ancak sirke ve sarımsağın hastalıklardan koruyucu özelliğine bugün de dikkat çekildiğine görüyoruz.)
Veba Günlükleri-III
Daniel Defoe’nun 1665 yılında Londra’daki veba salgını hakkında yazdığı “Veba Günlükleri” adlı kitaba göz atmaya devam ediyoruz.
Veba Günlükleri-II
Daniel Defoe’nun 1665 yılında Londra’da yaşanan veba salgınını anlatan kitabına göz atmaya devam ediyoruz. Defoe’nun anlattığına göre Temmuz 1665’te salgın ile ilgili Belediye Başkanı ve Meclis Üyeleri tarafından hazırlanan ve yayınlanan bazı emirler vardır. Bu emirlere göre;
Daniel Defoe’nun, Veba Günlükleri (A Journal of the Plague Year) adlı kitabı 1722 yılında yayınlanır. Kitabında 1655 yılında Londra’daki veba salgınını anlatır. Bu kitabı yazarken, veba salgınını yaşayan amcasının anlattıklarının etkili oluğu düşünülür. Ben bu makalemde, bahsi geçen kitabın bazı ilginç noktalarını sizinle paylaşmak istiyorum. Özellikle yaşadığımız Covid-19 salgını nedeniyle, 17.yüzyılda yaşanmış bir salgına daha fazla ilgi duyacağımız kanaatindeyim. Ayrıca iki salgında da toplumların yaşadıkları benzer durumları gördükçe şaşıracağınıza eminim.