Kategoriler
Siyaset

Siyasal Kültürün İnşası ve Dönüşümü: Semboller, Değerler ve Katılımın Rolü Üzerine

Siyaset yalnızca kurumlar, yasalar ve aktörler düzeyinde değil; aynı zamanda duygu, değer ve semboller düzeyinde de işleyen bir sistemdir. Dennis Kavanagh, siyasal kültürün analizinde sembollerin, törenlerin, tarihsel anlatıların ve kolektif hafızanın önemine dikkat çeker. Siyasal kimlikler, soyut fikirlerin değil; somut sembollerin, duygusal aidiyetlerin ve kültürel temsillerin etrafında şekillenir.


Siyasal kültür, literatürde farklı biçimlerde tanımlanmıştır. Roy Macridis, onu “paylaşılan değerler ve ortak hedefler bütünü” olarak görürken, Samuel Beer siyasal kültürü, “farklı siyasal sistemleri karşılaştırmak için kullanılan bir analiz aracı” olarak tanımlar.

Rousseau ve Platon gibi düşünürler, halkın duygusal eğilimlerinin ve toplumsal yapısının demokrasiye uygun olup olmadığını sorgulamıştır. Dicey, Viktorya dönemi İngilteresi’nde kolektivist yasaların yükselişini, halkın hükümetin rolü konusundaki algı değişimine bağlamıştır. Louis Hartz ise feodal geleneğin yokluğu nedeniyle Amerikan siyasal kültürünün liberal değerler etrafında şekillendiğini ve bunun bir Lockeçu konsensüs oluşturduğunu savunur.

Bu yazıda Dennis Kavanagh’ın görüşleri üzerinde duralım. Kavanagh’a göre siyasal kültür, yalnızca düşünsel çerçevede değil, aynı zamanda sembolik düzlemde kuruludur. 1 Mayıs kutlamaları, seçimler, Lenin ve Marx’ın yıl dönümleri, İngiltere’deki taç giyme törenleri, Kuzey İrlanda’daki dini geçitler ya da Meksika Devrimi’nin anmaları gibi ritüeller, geçmişle olan sürekliliği ve rejimin meşruiyetini pekiştirir. Semboller, halkta umut ve iyimserlik duygusu yaratırken, aynı zamanda rejimin kurucu anlatısının sürdürücüsü olarak işlev görür.

Pek çok yeni devlet, kendi meşruiyetini inşa etmek ve toplumu dönüştürmek amacıyla siyasal kültürü yeniden tanımlamaya çalışır. Kavanagh, bu durumu dört temel neden üzerinden açıklar:

  1. Kültürel değişim devlet tarafından yönlendirilmek istenir: Yeni rejimler hızlı bir dönüşüm için propaganda, eğitim ve ideolojik araçları kullanır.
  2. Devlet-toplum özdeşliği söz konusudur: Vatandaşlık, parti sadakatiyle bütünleşir.
  3. Geçmişi silmek ya da etkisizleştirmek amaçlanır: Devrim öncesi dönemi unutturmak için yeni davranış kalıpları oluşturulur.
  4. Yeni rejim değerlerinin içselleştirilmesi istenir: Bu, meşruiyetin ve siyasal bütünlüğün teminatıdır.

Kavanagh, siyasal kültürüm değişimini etkileyen faktörlerden de bahseder. Bunları şöyle sıralar:

1. Kitle İletişim Araçları

Modern medya, liderlerin mesajlarını merkezden çevreye yaymak için en etkili araçtır.

2. İdeoloji

Birçok yeni devlet, geleneksel bağları koparmak ve ulusal birlik sağlamak için yeni bir siyasal din üretir. David Apter, bu yeni ideolojik yapının fedakârlık, çalışma, kolektif bilinç gibi değerler etrafında inşa edildiğini ve toplumu birleştirici bir “evrensel kilise” gibi işlediğini savunur.

3. Siyasal Mobilizasyon

Küba ve Çin gibi komünist rejimler, halkı siyasal katılımla dönüştürmeyi hedeflemiştir. Siyasal katılım, bireylerin devrimi sadece kavramsal olarak değil, duygusal ve fiziksel olarak deneyimlemelerini sağlar.

4. Siyasal Partiler

Partiler, hem dayanışmanın kaynağıdır hem de yeni hedeflerin taşıyıcısıdır. Komünist partiler, bu dönüşümün en görünür örneklerindendir.

5. Dış Etkiler

Amerika’nın savaş sonrası Japonya’ya, Müttefiklerin Almanya’ya uyguladığı politik yeniden yapılanmalar, yerel halklara yabancı siyasal kültürlerin empoze edilmesi açısından dikkat çekicidir.

6. Birincil Sosyalleşme Grupları

Aile, okul ve erken dönem yaşantılar, bireylerin siyasal kimliklerinin temelidir. Batı Almanya’da 1945 sonrası sosyal yaşamı demokratikleştirmenin, siyasal kültürü de demokratikleştireceği düşünülmüştür.

Siyasal Kültürdeki Değişimin Ölçülmesi

Siyasal kültürün modernleşmeye doğru ilerlediği varsayımı yaygındır. Bu çerçevede 1950’lerden itibaren siyasal kültürün gelişmişliğini ölçmek için bazı kriterler önerilmiştir:

  • Rasyonalite ve laiklik değerleri
  • Uzlaşma kültürü
  • Siyasal sistemin yeni üyeleri açık biçimde kabul etmesi
  • Katılım ile kabullenmenin dengeli birlikteliği

Bu değişimler anketlerle ölçülmeye çalışılsa da anketler sadece “o anın fotoğrafını” verir. Daha derin kültürel dönüşümler ise uzun vadeli ve çok yöntemli araştırmalar gerektirir.

Dennis Kavanagh’ın perspektifi, siyasal kültürün dönüşümünü yalnızca yapısal değil, aynı zamanda sembolik, duygusal ve ideolojik boyutlarıyla ele alır. Semboller, siyasal kimliğin taşıyıcısı olduğu kadar, değişimin de aracıdır. Yeni devletler, bu sembolik dili şekillendirerek rejimlerini meşrulaştırmak ve vatandaşlarını dönüştürmek isterler. Ancak bu çaba, yalnızca yukarıdan dayatmalarla değil, halkın duygularına, değerlerine ve deneyimlerine dokunabilen bir kültürel katılım süreciyle mümkün olabilir.

Kaynak

Türedi, H. (2021). Siyasal Kültür. İstanbul: Cinius Yayınevi. ISBN- 978-625-7335-89-8.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir