
II. Abdülhamid, Osmanlı tarihinin en tartışmalı padişahlarından biridir. Tüm bu tartışmalar bir kenara bırakılırsa, kültürel hayata etkisinin düşündüğümüzden çok daha fazla olduğu görülür. Özellikle polisiye romanlara olan ilgisi, yalnızca kişisel bir zevk değil, aynı zamanda dönemin edebiyatını etkileyen bir yönlendirme aracı olmuştur. Bu makalede, II. Abdülhamid’in polisiye romanlara olan ilgisini, Sherlock Holmes sevgisini ve Osmanlı’da polisiye türünün gelişimine yaptığı katkıyı irdeleyelim.
22 Eylül 1842’de doğan II. Abdülhamid, annesi Tiri Müjgan’ın verem hastalığı ve içine kapanık yapısı nedeniyle küçük yaşlardan itibaren Harem’in dedikodu ve entrikalarla dolu atmosferinde büyümüştür. Annesinin ölümü üzerine Rahîme Perestû Sultan’ın bakımına verilmiş, Pertevniyal Valide Sultan ile geçirdiği zamanlarda kitap okuyarak esrarengiz olayları anlamlandırma arzusunu geliştirmiştir.
1876’da tahta çıkan II. Abdülhamid, Batı’da giderek popülerleşen polisiye türü ile yakın bir ilgi geliştirmiştir. Avrupa seyahatinden etkilenmiş, özellikle İngiltere’deki toplumsal ve kültürel gelişmeleri yakından takip etmiştir. Yıldız Sarayı’nda kurduğu Kütübhane-i Hümayun, onun kültürel merakını kurumsallaştırdığı önemli bir yapıdır. Burada yer alan eserler arasında, Sherlock Holmes serilerinin özel bir yeri vardır.
Sultan II. Abdülhamid’in geceleri uykuya dalmakta zorlandığında başvurduğu yöntemlerden biri, yakın çevresine kitap okutmak olurdu. Bu okumalarda ağır ve zihni yoran eserlerden özellikle kaçınır, onun yerine zihni meşgul eden ama aynı zamanda rahatlatıcı metinleri tercih ederdi. Dönemin önde gelen simalarından Tahsin Paşa, padişahın en çok ilgi gösterdiği kitap türlerinin polisiye romanlar, suç hikâyeleri ve seyahat anlatıları olduğunu ifade eder. Bu doğrultuda, sütkardeşi ve sarayda görevli İsmet Bey ile özel hekimi Atıf Bey’e de çoğunlukla düşündürücü ama keyifli olan polisiyeleri okuturdu. Bu tercihin ardında yalnızca eğlenme isteği değil, aynı zamanda polisiye türünün doğasında bulunan merak duygusunu canlı tutma ve duygusal arınma gibi işlevlerin de etkili olduğu düşünülebilir.
Her ne kadar bu metinlerin resmi çevirisi 1908 yılı sonlarına tarihleniyor gibi görünse de, saray arşivlerinde bu tarihten önce Corci adında bir mütercimin Holmes hikâyelerine dair çeviriler yaptığı belgelenmiştir. Padişah, yurtdışındaki süreli yayınları yakından takip etmekte, özellikle İngiliz basınındaki gelişmeleri dikkatle izlemektedir. Bu dergilerden biri olan Strand Magazine’in 1903 yılına ait bir nüshasında, kendisi aleyhine yazılmış bir makale yer alır. Sarayın çevirmeni Corci, bu yazıyı tercüme ederken göz gezdirdiği önceki sayfalarda yer alan “Boş Ev” adlı Holmes öyküsünü de çevirerek Sultan’a sunar. Anlatının dili ve kurgusu Sultan’ın ilgisini çeker; bunun üzerine Londra büyükelçisinden yazarın diğer eserlerinin getirilmesi istenir.
Kısacası, Sultan’ın bu türe olan ilgisi sayesinde, Osmanlı’da Holmes öyküleriyle ilk tanışan kişi bizzat Abdülhamid’dir. Boş Ev Vakası onun okuduğu ilk polisiye eserdir. O kadar etkilenmiştir ki, Londra Sefiri Musurus Paşa’ya Sir Arthur Conan Doyle’un tüm eserlerini toplatması talimatını verir.
Sherlock Holmes sevgisinin etkisi, yalnızca saray çevresiyle sınırlı kalmaz. İngiliz diplomatlar, padişaha getirdikleri hediyeler arasında Holmes maceralarına da yer verirler. Hatta bazı anlatımlarda Sultan’ın, Arthur Conan Doyle’u İstanbul’a davet ettiği ve ona Mecidiye Nişanı takdim ettiği iddia edilir. Dönemin Osmanlı donanma danışmanlarından ve Padişah’ın fahri yaveri İngiliz Amiral Sir Henry Woods, anılarında bu görüşmenin gerçekten gerçekleştiğini yazar. Buna karşın Doyle, hatıralarında 1907’de İstanbul’a geldiğini ancak ramazan ayı olması nedeniyle saraya kabul edilmediğini belirtir. Yine de kendisine Mecidiye, eşine ise Şefkat Nişanı verilmiştir. Bu konudaki çelişkili anlatılar, Sultan’ın Doyle’a dair yorumlarıyla bağlantılı olabilir; zira bir başka anlatımda Sultan’ın, Doyle için “öyküleri başarılı ama romanları zayıf” dediği aktarılır. Doyle’un görüşmeyi inkâr etmesinin ardında da bu değerlendirmeye dair kırgınlık yatıyor olabilir.
Bu dönemde, II. Abdülhamid’in yoğun sansür politikası, yazarları çeviri edebiyatına yönlendirmiştir. Özellikle macera, gizem, bilim kurgu ve polisiye romanlar, hem halkın ilgisini çekmiş hem de sansürden kısmen sıyrılabilmiştir. Bu ortamda Ahmet Midhat Efendi, tarihimizin ilk polisiye romanı olan Esrâr-ı Cinâyât’ı (1884) kaleme alır. Abdülhamid’in bu türe olan sevgisinin de Ahmet Midhat gibi yazarlara cesaret verici bir ortam yarattığı söylenebilir.
Bundan başka, ilk eserlerini Clifford Ashdown mahlasıyla yayımlayan R. Austin Freeman‘a da değinelim. Freeman, asıl ününü tıpkı kendisi gibi tıp eğitimi almış olan hayalî dedektif karakteri Doktor John Eveley Thorndyke aracılığıyla kazanmıştır. Bu karakterin sahneye ilk çıktığı roman olan The Red Thumb Mark (Kırmızı Parmak İzi), yalnızca Avrupa’da geniş bir okur kitlesine ulaşmakla kalmamış, aynı zamanda Osmanlı padişahı II. Abdülhamid’in ilgisini çekmeyi başarmıştır. Polisiye türüne büyük ilgi duyan Sultan, romanın yayımlandığı yıl olan 1907’de eserin hemen çevrilmesini sağlamıştır.
II. Abdülhamid’in kişisel koleksiyonunda altı binin üzerinde polisiye roman bulunduğu belirtilir. 31 Mart Vakası sırasında bu eserlerin önemli bir kısmı yağmalanmıştır. Bu koleksiyon, padişahın kültürel yönelimlerinin yalnızca entelektüel değil, sistematik bir boyut taşıdığını da göstermektedir.
II. Abdülhamid döneminde gelişen bu ilgi, Meşrutiyet sonrası telif polisiye romanların artmasına zemin hazırlar:
- Fazlı Necip, Cani mi Masum mu? (1901) ile Arsene Lupin tarzı bir anlatı kurar.
- Ebüssüreyya Sami, 1913’te “Türklerin Sherlock Holmes’u” sayılan Amanvermez Avni karakterini yaratır.
- Hüseyin Nadir, 1921’de Fakabasmaz Zihni’yi kaleme alır.
- Ve en meşhuru: Peyami Safa (Server Bedi), Cingöz Recai ile polisiye türünü geniş halk kitlelerine taşır.
II. Meşrutiyet döneminde kaleme alınan Yervant Odyan’ın Abdülhamid ve Sherlock Holmes (1912) adlı eseri ise bir dönemin hem politik eleştirisini hem de kültürel dönüşümünü mizahi ve alegorik bir biçimde ele alır. Bu eser, Abdülhamid’in polisiye sevgisinin edebi bellekte nasıl işlendiğini ortaya koyar.
Sonuç olarak, doğrudan ya da dolaylı olarak, II. Abdülhamid’in, polisiye romanlar aracılığıyla hem bireysel hem toplumsal düzeyde dikkat, mantık, analiz ve sorgulama yetilerini besleyen bir kültürün gelişmesine katkı sağladığı söylenebilir.
Kaynakça
ÇETİNDAŞ, D. (2021). Siyasî Polisiye Kahramanı Olarak Sultan II. Abdülhamid ve Devrin Edebiyattan Yansıyan Görüntüsü: Abdülhamid ve Sherlock Holmes. MECMUA – Uluslararası Sosyal Bilimler Dergisi ISSN: 2587-1811 Yıl: 6, Sayı: 12, Sayfa: 24-46.