Kategoriler
Damga Siyaseti

Damgalarımız silinebilir mi?

Türklerin yüzyıllardır damgalandığını bu platformdan defalarca yazmaya devam ediyoruz. Bu damgalara göre Türkler, “vahşet, egotizm, şehvet” etrafında dönen bir imgeye sahiptir (Kumrular, 2011: 8). Türkler, “acımasız zalimler”, “merhametsiz zorbalar”, “su kayılmamış barbarlar”, “yobazlar” ve “gittikleri heryeri mahveden insanlar”dır (McCarthy, 2015: 331-333). Tüm bu ve benzer damgaların artık sonuna gelindi mi? Avrupalılar, Türkleri damgalamayı bıraktı mı?

Türklerin yüzyıllardır damgalandığını bu platformdan defalarca yazmaya devam ediyoruz. Bu damgalara göre Türkler, “vahşet, egotizm, şehvet” etrafında dönen bir imgeye sahiptir (Kumrular, 2011: 8). Damgalara göre Türkler, “acımasız zalimler”, “merhametsiz zorbalar”, “su kayılmamış barbarlar”, “yobazlar” ve “gittikleri heryeri mahveden insanlar”dır (McCarthy, 2015: 331-333). Tüm bu ve benzer damgaların artık sonuna gelindi mi? Avrupalılar, Türkleri damgalamayı bıraktı mı?


Birkaç araştırmaya göz atalım. 1990’da Louisvikle Üniversitesi’nden 304 öğrenciyle yapılan bir araştırmada, en az karşılaşmak istedikleri millet sorusuna öğrencilerin çoğunluğunun verdiği yanıt Türklerdir. Araştırmada katılımcıların %38’lik gibi bir bölümünün, Türkleri “iyi olmayan” ve “çok kötü insanlar” olarak sınıflandırdığı görülmektedir (McCarthy, 2015: 434-436). 2009 yılında Almanya, İngiltere, Fransa, Polonya, İspanya’da yapılan bir araştırmada da çoğunluk akılcılığın, temizliğin ve barışseverliğin Avrupalılara uygun bir özellik olduğunu düşünmektedir. Ankete katılanların sadece yüzde 3’lük bir kısmı bu özelliklerin Türklere de uyabileceğini söylemektedir (Yılmaz ve Erdoğan, 2012)

Günümüzde Webster’s Mew Collegiate Dictionary’de Türk kelimesi “zalim ya da despot biri” (one who is cruel or tirannical) olarak görünmektedir. Conscise Oxford Dictionary’de “Kana susamış, yabani ya da kavgacı kişi” (ferocious, wild or unmanageable person); Random House Dictionary’de “zalim, zorba ya da despot kişi” (a cruel, brutal or domineering man); Norstedt’in büyük İngilizce-İsveççe sözlüğünde Türk, “kavgacı, vahşi hayvan” olarak sunulmaktadır (Karlsson, 2007: 30). Yakın zamanda Avusturya sokaklarını süsleyen “Viyana İstanbul olamaz” ya da “Üçüncü Viyana Kuşatması” gibi sloganları, Viyana kuşatmalarından kurtulmanın yıldönümü kutlamaları, Osmanlının kültürel mirasının değil, savaşlarının araştırılması, konuya başka örnekler olarak söylenebilir (Tomenendal, 2009:379). Nitekim 2004 yılında düzenlenen ankette Avusturya nüfusunun %70’i Türkiye’nin olası AB üyeliğine karşıdır (Tomenendal, 2009: 380). Bundan başka, Fransız Cumhurbaşkanı Sarkozy’nin 29.09.2016 tarihinde sarf ettiği “Türkiye’ye yerinin Asya olduğu belki de hatırlatılmalıdır” sözleri bu noktada hatırlanmalıdır.

1978 yılında çekilen ve Oscar alan Geceyarısı Ekspresi filmindeki Türk tasvirleri, yüzyıllardır Türkler üzerine yapıştırılan damgalarla benzerdir.  Beyaz Batılı, izleyicide sempati uyandırırken; esmer Doğulu Türkün acımasız, kaba, kirli, kanunsuz ve aptal olarak betimlendiği görülmektedir (Çelikel, 2009: 422-429). Aslında sadece bu film değil, 1918 yılındaki sessiz film Somewhere in Turkey‘den 1962’deki Lawrence of Arabia‘ya kadar pek çok filmin, olumsuz Türk imgesini perçinlediği söylenebilir. Hatta Batı edebiyatı ve sinemasındaki ortak noktanın; Türklerin hep çirkin, pis, hayvani, mantıksız ve zalim olarak betimlediği yönünde bir çıkarımda dahi bulunulabilir (Onaran, 2009: 445)

Bu sonuçlara bakıldığında, Türklere yönelik damgaların bugün de hala devam ettiği görülmektedir. Batı, damgalamaya devam etmektedir. Zaten Goffman da damganın asla silinmeyeceğini söylemektedir. “Daha önceden bilinenler” damganın silinmemesine neden olur. Dolayısıyla Batı, Türklerin “damga”larını asla silmeyecektir. Türkiye’nin en fazla olabileceği şey; “onaya tabi olan”,  “sürekli yargılanan bir dost”, “dikkatle izlenen”, “sürekli başka biri olma baskısı altındaki”, “olması gereken kişi olmadığı için duyduğu suçluluktan utanan”dır  (Zarakol, 2012: 294). Bu durumda Türkiye ne yapmalıdır? Damgalı bir aktör olarak Türkiye, kendisinden ödün vermemelidir. Damgasının hiçbir zaman silinmeyeceğini bilerek hareket etmelidir. Damgalı aktör, normallere benzemeye başladığını fark ettiğinde stratejisini tekrar gözde geçirmelidir. Yapacağı en iyi şey kendi özelliklerini kaybetmemesidir. Kendisinin nasıl biri olduğunu sabırla normallere anlatmaya devam etmeli, ancak aynı zamanda karşı-damgalama seçeneğini de bir politika haline getirmelidir.

Dr. Hümeyra Türedi

Yararlanılan Kaynaklar

ÇELİKEL, Mehmet Ali (2009), “Batı Metinlerinde Birbirine Karşıt Türk İmgeleri: ‘Geceyarısı Ekspresi’ ile ‘Türkler Çocuklarla Öylesine Harikalar ki’de Türkler”, Kimlikler Lütfen: Türkiye Cumhuriyeti’nde Kültrel Kimlik Arayışı ve Temsili içinde, Edt. Pultar, Gönül, ODTU Yayıncılık, Ankara, s: 420-433.

KARLSSON, Ingmar (2007), Avrupa ve Türkler, çev Turhan Kayaoğlu, Yaylacık Matbaası, İstanbul.

KUMRULAR, Özlem (2011a), Dünyada Türk Imgesi, Kitap Yayınevi, İstanbul.

McCARTHY, Justin (2015), Amerikadaki Türk İmgesi, çev. Zeynep Enez, (ilk orjinal yayım tarihi 2010), Tarih&Kuram, İstanbul.

Yılmaz, Hakan ve Emre Erdoğan (2012). “Bizi yanlış tanıyorlar…” Avrupalıların Türkiye ve Türkler hakkındaki algıları. İstanbul: İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları.

ONARAN, Aslıhan (2009), “Öteki’ne Bakış: Batılı ve Öteki Türk Kimlikleri Arasındaki İlişkinin Amerikan Sinemasında İmgelenmesi”, Kimlikler Lütfen: Türkiye Cumhuriyeti’nde Kültürel Kimlik Arayışı ve Temsili içinde, Edt. Gönül Pultar, ODTU Yayıncılık, Ankara, s: 434-446.

TOMENENDAL, Kerstin (2009), “Öteki Olarak Kimlik ya da Batı Gözüyle Türk İmgesi”, Kimlikler Lütfen: Türkiye Cumhuriyeti’nde Kültrel Kimlik Arayışı ve Temsili içinde, Edt. Gönül Pultar, ODTU Yayıncılık, Ankara, s: 373-383.

ZARAKOL, Ayşe (2012), Yenilgiden Sonra: Doğu ile Batı Yaşamayı Nasıl Öğrendi, Koç Üniversitesi Yayınları, İstanbul.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir