Kategoriler
Sanat Tarih

İstanbul’un Fethinin İkonografiye Etkisi

1453’te İstanbul’un Osmanlılar tarafından fethedilmesi, yalnızca bir imparatorluğun sonu değil; Bizans sanatının ve özellikle ikonografi geleneğinin de önemli bir kırılma noktasıdır. İstanbul’un zengin manastırları, saray atölyeleri ve kiliselerinde çalışan usta ikon ressamları, şehrin Osmanlı hâkimiyetine girmesiyle yeni limanlara yelken açar. Bunların en önemlileri, Osmanlı topraklarına yakın adalara ve İtalya’ya yerleşerek sanatı bambaşka bir senteze dönüştürürler.


Kategoriler
Tarih

Sarayın Sofrasında İncelik: Osmanlı Mutfağı ve Porselen Hediyeler

Topkapı Sarayı’nın hazine odaları ve mutfak bölümleri, sadece görkemli altın kaplar veya değerli taşlarla süslenmiş eşyalarla değil, dünyanın dört bir yanından gelen zarif porselen koleksiyonlarıyla da göz kamaştırıyor. Bu parçalar, Osmanlı İmparatorluğu’nun diplomasi dilinde hediyenin ne kadar önemli bir yer tuttuğunu ve saray mutfağının estetik boyutunu anlamak için eşsiz birer tanık.

Kategoriler
Tarih

Bozkırın Psikolojisi

Asya bozkırlarının uçsuz bucaksız ufku, insan ruhunda derin bir yalnızlık ve sınırsızlık duygusu uyandırır; bu geniş platolar binlerce yıldır göçebelerin, savaşçıların ve mistiklerin ortak sahnesi olmuştur. Lev Gumilev gibi Avrasyacı tarihçiler, bozkırın Rus kimliğinin ve Avrasya uygarlıklarının oluşumunda belirleyici bir coğrafya olduğunu vurgular. Gumilev’in Ethnogenesis and the Biosphere adlı eserinde öne sürdüğü “pasiyonerlik” kavramı, bir topluluğun coğrafyanın sağladığı enerjiyle sınırlarını aşma, yeni alanlar fethetme ve kendini dönüştürme kapasitesine işaret eder; bozkır gibi sınırsız bir alan bu pasiyonerliği sürekli besler çünkü her ufuk çizgisi yeni bir yön, yeni bir mücadele ve yeni bir kimlik imkânı demektir.

Kategoriler
Siyaset Tarih

Sovyet Kimliğinin Görsel İnşası: İkonografi, Propaganda ve Homo Sovieticus’un Yaratımı

1917 Bolşevik Devrimi ile 1953’te Stalin’in ölümüne kadar geçen süreçte Sovyet liderliği, görsel kültürü ideolojik bir araç olarak kullanarak köklü bir toplumsal dönüşüm hedeflemiştir. Victoria E. Bonnell’in Iconography of Power (California Üniversitesi Yayınları) adlı çalışmasında vurguladığı üzere, bu dönem boyunca üretilen görsel propaganda, yalnızca estetik bir uğraş değil; toplumu yeniden biçimlendirme amacını güden bilinçli bir ideolojik projedir. Her poster, heykel ya da sembol, ideal Sovyet yurttaşı olan homo sovieticus’un yaratım sürecinin bir parçasıdır. Bu makale, Sovyet görsel ikonografisinin politik işlevlerini ve ulusal mitleri nasıl dönüştürdüğünü Bonnell’in kitabı üzerinden inceleyelim.


Kategoriler
Tarih

Gölgeden Gelen Adam: Eugène François Vidocq

Bazı hayatlar vardır ki, kader onları ne yapsa sıradanlaştıramaz. Ne sürgünler, ne zincirler, ne karanlık sokaklar… Eugène François Vidocq’un hikâyesi, suç ile adaletin birbirine dokunduğu bir puslu aynada başlar. Bir zamanların dolandırıcısı, gün gelir Fransa’nın en korkulan dedektifi olur. Bu, gölgelerin içinden yürüyerek çıkan bir adamın, kendi karanlığıyla yüzleşerek aydınlığa uzanmasının öyküsüdür.


Kategoriler
Gezi yazısı Tarih

PELEŞ SARAYI

Avrupa’nın kalbinde, Romanya’nın büyüleyici Karpat Dağları’nın eteklerinde saklanmış olan Peleş Sarayı, tarih, sanat ve doğanın bir araya geldiği bir eserdir. 19. yüzyıl Avrupa mimarisinin en etkileyici örneklerinden biri olan bu saray, yalnızca Romanya’nın değil, tüm Avrupa’nın kültürel mirasında özel bir yer edinmiştir. Tarihsel öneminin yanı sıra, zarif tasarımı ve büyüleyici atmosferi ile Peles Sarayı, ziyaretçilerine adeta bir peri masalının içindeymiş hissi uyandırır.

Sarayın tarihsel arka planına bakarsak, Romanya krallığından bahsetmek gerekir. 1881 ile 1947 yılları arasında hüküm süren Romanya Krallığı, 1877-78 Osmanlı-Rus savaşı sonucu  kurulur. Romenler, ülkelerini kurmuştur ancak bir krala ihtiyaçları vardır. Alman Prensi Charles Hohenzollern-Sigmaringen’a teklif götürürler ve Alman Prens, I. Carol adıyla Romanya’nın ilk kralı olur.


Kategoriler
Tarih

Kürek Mahkumları

Victor Hugo’nun ünlü eseri Sefiller’deki baş kahraman Jean Valjean’ın bir kürek mahkumu olduğunu herkes bilir. Dönemin adaletsizliklerinden nasibini alarak, sadece ekmek çaldığı için bir kürek mahkumu olmuştur. Zaten Hugo da o dönemde yapılan beş hırsızlıktan dördünün nedeninin açlık olduğunu yazmaktadır. Jan Valjean, cezaevine “ağlayarak ve titreyerek” girmiş ve “duygularını kaybetmiş bir adam olarak” çıkmıştır. Hugo şöyle der: “Oraya umudunu kaybetmiş bir halde girmiş ve oradan karamsar bir ruh haliyle ayrılmıştı” (s.103)


Kategoriler
Tarih

“Ev-işi” Kavramının Anlam Dönüşümü

Adrian Forty nin “Objects of Desire” adlı 1986 yılında yayımlanan kitabı, “ev işi” kavramındaki anlam dönüşümüne ışık tutuyor. Kavramın; hizmetçiler, sınıfsal mücadele, teknolojik gelişmeler, reklamlar gibi olgularla yakın ilişkisine değiniyor.

Kategoriler
Tarih

Ankara Etnografya Müzesi

Beylikler Dönemi mimarisi, Türk mimari gelişiminin tespit edilmesi bakımından oldukça önemli… Ancak Beylikler döneminden günümüze az sayıda eser kaldığını belirtmek gerekir. Bu eserlerden bazılarını, Ankara Etnografya Müzesi’nde görebilirsiniz.