Daniel Defoe’nun 1665 yılında Londra’da yaşanan veba salgınını anlatan kitabına göz atmaya devam ediyoruz. Defoe’nun anlattığına göre Temmuz 1665’te salgın ile ilgili Belediye Başkanı ve Meclis Üyeleri tarafından hazırlanan ve yayınlanan bazı emirler vardır. Bu emirlere göre;
Kategori: Siyaset
İkbal: Şikayet ve Cevap
Muhammed İkbal, İslam dünyasında yetişen önemli düşünürlerdendir. 1877’de doğmuş ve 1938’de vefat etmiştir. Felsefe alanında doktorasını Münih Üniversitesi’nden almış, Cambridge Üniversitesi’nde aynı alanda profesör olarak görev yapmıştır.
Daniel Defoe’nun, Veba Günlükleri (A Journal of the Plague Year) adlı kitabı 1722 yılında yayınlanır. Kitabında 1655 yılında Londra’daki veba salgınını anlatır. Bu kitabı yazarken, veba salgınını yaşayan amcasının anlattıklarının etkili oluğu düşünülür. Ben bu makalemde, bahsi geçen kitabın bazı ilginç noktalarını sizinle paylaşmak istiyorum. Özellikle yaşadığımız Covid-19 salgını nedeniyle, 17.yüzyılda yaşanmış bir salgına daha fazla ilgi duyacağımız kanaatindeyim. Ayrıca iki salgında da toplumların yaşadıkları benzer durumları gördükçe şaşıracağınıza eminim.
Almanya’da 1933 yılında Nasyonel Sosyalistler devri başlayınca bazı öğretim üyeleri çalıştıkları üniversitelerde zorluk yaşamaya başlar. Yaşadıkları zorlukların nedeni Yahudi olmaları ya da muhalif kanatta yer almalarıdır. Çoğu iltica etmeye çalışır, yurt dışına çıkar. Bu konuya kitabında değinen Horst Widmann, Zürih’te ufak bir Akademik Mülteciler kolonisinin kurulduğundan bahseder. Burada ne yapacaklarını bilemeyen öğretim üyeleri, örgütlenmeleri gerektiğini düşünürler. Tıp doktoru Philipp Schwartz önderliğinde, bir danışma bürosu kurulur. Önceleri bütün işlerini küçük bir odada gerçekleştiren büro, kısa zamanda yardımseverler sayesinde yeterli bina ve paraya sahip olur. Rockefeller tarafından da bu cemiyete yardım yapıldığına dair küçük bir dipnota yer veren Widmann, bu konuda detaylı açıklama yapmaz.
Tarafsız Aydın Var mıdır?
Peter Burke’nin “Bilginin Toplumsal Tarihi” adlı kitabındaki bazı hususlara kısaca göz atacağım bu yazıda… Ancak bu yazının, bir kitap incelemesi olmadığını da söylemek isterim.
Kadının itibarsızlaştırılması!
Erken Cumhuriyet döneminde düzenlenen Güzellik Yarışmaları, kadının toplumsal görünürlüğünün artırılmasında önemli rol oynar. Batılılaşmaya yönelik adımlar atılırken, kadınlar modernleşmenin bir vitrini haline gelirler. Batı’ya modernleşmenin bir ispatı gibidirler. Kadınları, toplumsal hayatta öne çıkararak, modernleşmenin yüzü yapmak için Cumhuriyet gazetesinin büyük çaba harcadığı görülür. Düzenlediği ses yarışmaları (Ses Kraliçesi Yarışması, Şark Bülbülü Yarışması) ve güzellik yarışmaları bu bakımdan dikkat çekicidir.
İngiltere’nin Oğulları: İzciler
Robert Stephenson Smyth Baden-Powell (1857 – 1941), izciliğin kurucusu olarak bilinen eski bir askerdir. Bu yazıda, Baden-Powell’ın izciliğine Robert MacDonald’ın gözünden bakacağız.
Bir Meşruiyet Aracı: Törenler
Törenler, günlük hayatımızda sıklıkla yer alırlar. Ancak toplumdaki bireyler, törenlerin asıl hedefleri konusunda pek düşünmezler. Halbuki törenler, toplumun bir olaya verdiği önemi devamlı kılmak ve toplumu etkilemek için kullanılırlar. Sayelerinde periyodik olarak ortak duygular yinelenir ve pekiştirilir. Yani, törenler masum değil, belli bir ideal uğruna kullanılan aktif olaylardır. Bu aktiflik, törenlerin her öğesinde görülür. Yürüyüşler, görünüşler, davranışlar, deyişler, müzik, zamanlama ve prosedürler; toplumu etkilemek için kullanılan araçlar haline gelir.
İsraf mı? Sanat eseri mi?Domus Aurea
“Roma’yı yakan Nero” derler… Roma’nın önemli bir bölümünü yaktığı söylenen bu büyük yangın MS 64 tarihinde meydana gelir. Nero, yangın için Hristiyanları suçlar. Kimisi bunun Nero tarafından Hristiyanlara atılan bir iftira olduğunu düşünür. Kimisi de Nero’nun gerçeği söylediğini… Bazılarına göreyse bu yangından sonra Nero’nun hayalindeki sarayı yaptırabilmesi için büyük bir alan açılmıştır ve bu da yangında Nero’nun parmağı olduğunun bir göstergesidir.
Kılık Değiştirmiş İlkellik-II: Törenler
Törenlerin modernleşmeyle ilintisi üzerinde durmak gerekir. Zira törenler, modern insan tarafından bir modernlik simgesi olarak anlamlandırılmakta… Örneğin, bir anıt önünde saygı duruşunda bulunmak modernlik iken; geçmişteki insanların sunaklar yapması ilkelliktir. Modern insan, ilkel toplumların zihinsel açıdan yeterince gelişmemiş olduğunu düşünür… Çünkü ilkel toplumlar, yeterince bilimsel değildir. Olmayacak inanışları vardır. Gülünç ayinler düzenlerler mesela… Ya da giysileri yeterince “modern” değildir.