Yaron Ayalon’un 2014 yılında yayınlanan Osmanlı İmparatorluğu’nda Doğal Afetler adlı kitabının sadece birinci bölümüne göz atacağız bu yazıda… Bölümün adı “Kara Ölüm ve Osmanlıların Yükselişi”… Kitabın sadece birinci bölümü incelememin nedeni, vebanın Avrupa ve Orta Doğu’daki uzun vadedeki etkilerini anlatıyor olması…
Kategori: Siyaset
Kadercilik Damgası ve Siyasallaşan Sağlık
Türklere yüzyıllardır, her türlü olumsuz sıfatı yakıştıran Batılılar, Türklerin kaderci olduğu yönünde bir algı oluşturarak, bu kaderciliği ülkenin iç işlerine karışacak bir malzeme haline getirmek için de kullanırlar. Nasıl olduğunu bu yazıda anlatmaya çalışalım… Önce Türklerdeki “tevekkül” inancının nasıl dönüp dolaşıp, Avrupalılar için “kör kadercilik” anlamına geldiğine bakacağız. Tabi ki, bu dönüşümde bir kısım Türklerin “kör kaderciliğe” saplanmasının da etkisi var. Ancak sorun şu ki, Avrupa’da da kaderci insanlar bulunmasına rağmen, bu kişileri öne çıkararak Avrupalıları hiç kimse damgalamıyor… İslamiyet, kör kaderciliği onaylamasa da, bunu İslam’ın emriymiş gibi algılanmasına neden olunması hem dinini yeterince bilmeyen Türklerin hem de bu algıyı kullanmak isteyen Avrupalıların işi…
“Doğu Despotu” Kavramının Kökeni Üzerine
Batı’nın Doğu’ya dair ortaya koyduğu, en belirleyici tanımlardan biri “Doğu despotizmi” ifadesidir. Doğu, despotluk demektir. Batı ise özgürlük…Bu doğrultuda, Osmanlı İmparatorluğu’na yönelik sıklıkla “Doğu despotu” ifadesinin kullanıldığı da görülür. Bu düşünceye göre Batılı devletler liberal oldukları için ilerleyiş içindedirler ve ekonomik açıdan başarılıdırlar. Doğulu devletler ise ekonomik ilerlemeyi bastıran zorba rejimler olarak hayal edilirler.
Doğu Ne Yapıyor?
Batı, Doğu’yu sömürür… Onun tüm zenginliğini ele geçirmek ister. Aynı zamanda Doğu’yu aşağılar… Kendini üstün görür. Batı’nın oluşturduğu algıya göre Doğu bilmez, Doğu üretmez, Doğu düşünmez.
Batı’ya Karşı Gelen Düşünür: Ranajit Guha
Birçok ülkenin tarihi, Batılı tarihçiler tarafından yok sayılır. İncelemeye bile layık görülmez. Bu anlayışa karşı çıkan önemli bir düşünürden bahsetmek istiyorum: Ranajit Guha.
Bitmeyen Modernizm
Rönesans, Reform, Aydınlanma çağı, Fransız İhtilali, Sanayileşme gibi birçok önemli olay, Batı Avrupa’da modernizm denilen akımın ortaya çıkmasına zemin hazırlar. Avrupa’nın kendi yaşadığı bu tarihsel süreç sonucunda ortaya çıkan modernizmin, dünyanın diğer topluluklarında iğreti durması kaçınılmazdır. Zira modernizm, içinden çıktığı toplumun izlerini taşımaktadır.
İçselleştirilmiş Damga Örneği: Araplar
Suriye’de iç savaş başladıktan sonra, ülkemize sığınan 3 milyon Suriyeli, tüm şehirlerde görünür hale gelir. “Görünürlük” kelimesine burada dikkat çekmek istiyorum. Çünkü ne kadar çok görünürlerse, o kadar çok nefret oklarını üzerlerine çektiler. Herkesin “görmeye” başladığı Suriyeliler için bir kısım Türkler tarafından şu sözler sarf edilmeye başlandı: “bıktık bunlardan”, “her yer Araplarla doldu”, “ülke Araplara kaldı”, “bunları da mı besleyeceğiz”, “ülke Arabistan’a döndü”.
Veba Günlükleri-V
1665 yılında başlayan ve yaklaşık iki yıl süren Londra’daki veba salgını, Daniel Defoe’nun söylediğine göre birden bire sona erer. Daniel Defoe şöyle der: “Ne yeni bir ilaç, ne yeni bir tedavi yöntemi bulunmuş, ne de hekim veya cerrahların ameliyatlardan edindiği herhangi bir tecrübe işe yaramıştı”. Defoe, hastalığın nasıl bittiği konusunda daha detaylı bilgi vermez. Ancak, hastalığın insanlara Tanrı’nın bir cezası olarak gönderildiğini ve sonrasında Tanrı tarafından sona erdirildiğini vurgular.
Veba Günlükleri-IV
Daniel Defoe, 1665’te Londra’da yaşanan veba salgınını anlattığı “Veba Günlükleri” adlı kitabında, vebadan ölenleri taşıyan John Hayward adında bir kişiden bahseder. Hayward, veba geçtikten sonra 20 yıl daha yaşamıştır. Defoe’nun anlattığına göre John Hayward ağzında sarımsak ile sedefotu tutmak ve tütün dışında vebaya karşı hiçbir koruyucu yöntem kullanmamıştı. Karısı önlem olarak başını sirkeyle yıkıyor, başlığını da her zaman sirke serperek nemli tutuyor ve ağzını sirkeye batırılmış bir mendille örtüyordu. (Anlatılan doğru mu bilinmez ancak sirke ve sarımsağın hastalıklardan koruyucu özelliğine bugün de dikkat çekildiğine görüyoruz.)
Veba Günlükleri-III
Daniel Defoe’nun 1665 yılında Londra’daki veba salgını hakkında yazdığı “Veba Günlükleri” adlı kitaba göz atmaya devam ediyoruz.