Avrupa, nasıl oldu da tüm dünya üzerinde egemenlik kurabildi? Bugün, ABD en güçlü devlet olsa da, ABD’yi kuran kaynağın Avrupa olduğu unutulmamalı! Avrupa, dünyadaki karasal yüzeylerin sadece yüzde 8’ini oluşturduğu halde, dünyanın büyük bölümünü nasıl sömürgeleştirebildi? Bu gücü nasıl elde etti?
Bu sorunun cevabı birçok araştırmacı tarafından verilmeye çalışılmıştır. Bu kısa yazıda, sadece bu konuda ortaya atılan iki düşünceye değineceğim. Biri Philip Hoffman’a ait. Diğeri de Ahmad Ahsan’a ait.
Philip Hoffman, 2015 yılında yayınlanan “Why Did Europe Conquer the World?” adlı kitabında, Avrupa’nın elde ettiği gücün nedenini kurcalar. Hatta bin yıl önce Avrupa’daki ülkelerin fakir olduğunu, siyasal açıdan kaotik bir görüntü sergilediğini de söyler. Ona göre bin yıl önce Avrupa’da Cordoba dışında düzgün bir şehir yoktur, o da Müslümanlarındır. Vaktiyle yaşanılmayacak bir yer olan Avrupa, 1914 yılına gelindiğinde dünyanın %84’ünü ele geçirmiştir. Peki, nasıl? Hoffman’a göre Avrupa’nın dünyayı ele geçirebilmesinin en büyük faktörü barut teknolojisidir.
Bu iddiayı şöyle açıklar: Avrupalı prensler, savaşma arzusuyla yetiştirilirler. Bu savaşçı prensler, diğer ülkelerin savaş konusundaki gelişmelerini her zaman takiptedirler. Bir ülkenin savaş teknolojisinde gösterdiği gelişme, hemen diğerleri tarafından taklit edilir. Bir rekabet vardır. Bu yüzden, askeri harcamalar artar.
Avrupa, silah teknolojilerine büyük para ve emek harcar. Hoffman’a göre savaşa daha fazla kaynak harcarsanız, kazanma ihtimalinizin daha yüksek olur. Bu rekabete, “turnuva modeli” demektedir. Avrupa’da birbirleriyle rekabet halinde birden fazla devletin olması, “turnuva modeli”ni hayata geçirir. Ona göre “Avrupa’da bir hükümdar tüm hükümdarlara egemen olsaydı, sürekli devam eden savaşlar olmayacak, turnuva modeli harekete geçmeyecek ve askeri buluşlar kesilecektir” (Elban, 131). Çin’in barut teknolojisini geliştirememesinin nedeni de yine bu “turnuva modeli” nde gizlidir. Çin, küçük aşiretlerle savaşmış ve ok kullanmak onları yenmek için yeterli olmuştur. Rekabetsizlik, Çin’in askeri alanda gelişmesini engellemiştir. Osmanlı ve Rusya ise yeterli vergi toplayamadıkları için savaş teknolojilerine harcayacak parayı bulamamıştır.
Çin’den Avrupa’ya gelen barut ise Avrupa’da barut teknolojisinin gelişmesine neden olmuş ve bu teknoloji üzerinden rekabet artmıştır. Barut teknolojisindeki büyük gelişmeler, Avrupalıların diğer tüm milletlerin önüne geçmesini sağlamıştır. Yapılan savaşların sonuçları ve sömürgeleştirmedeki başarıları, bunun kanıtları olarak göstermektedir.
İkinci Dünya Savaşı’na kadar süren bu silahlanma yarışı, savaş sonrasında ABD ve Sovyetler Birliği’nin askeri harcama yarışına girmesiyle sona ermiştir. Avrupa, savaşta yaşadığı çöküntüden sonra bu silahlanma yarışa katılamamıştır. Dolayısıyla Avrupa, kendi sonunu 2.Dünya Savaşı ile hazırlamıştır. Silah yarışından uzakta kalarak, dünya fatihi olma unvanını da geride bırakmıştır.
Ahmed AHSAN için ise Avrupalılar yemek yüzünden dünyayı fethedebilmiştir. Evet, yanlış duymadınız, yemek yüzünden! Kulağa ilginç gelen bu iddia üzerinde biraz durmak istiyorum. Ahsan’a göre Avrupa yemekleri o kadar korkunçtu ki, Doğu’nun baharatlı yemekleri onlara lezzetli gelmekteydi. Yemeklerini daha lezzetli hale getirmek için baharat almaya ihtiyaçları vardı. Baharat alabilmek için Doğu’ya uzun seferler yapıyorlardı. Baharat, o zamanlar Avrupa’da altın kadar değerliydi. Tabi, hem baharat hem de kumaş ticareti yapan tüccarlar buradan kar elde ediyorlardı. Kristof Kolomb, Hindistan’ın zenginliklerine ve baharatlarına daha kısa bir rota bulmayı istiyordu. Nitekim Kolomb’un 1493’te İspanya Kralı’na gönderdiği bir mektupta “Rhubarb ve tarçın bulduğuma inanıyorum” sözlerine dikkat etmek gerekir.
Ahmad’a göre Avrupa’da gerçekleşen Sanayi Devrimi, Avrupa’nın elde ettiği başarının en azından ilk etabında etkili değildir. Çünkü Avrupa, dünyadaki fetihlerinin çoğunu teknolojik gelişmeleri ve sanayileşmeyi başarmadan önce gerçekleştirmiştir. Hatta Amerika Avrupalılar tarafından keşfedildiğinde, Çin’in bir asır önce sahip olduğu gemiler Kolomb’un gemlerinden beş kat daha büyüktür. Örneğin Çin’in Müslüman Amirali Zheng He, 1407’deki ilk seferi sırasında filosunda 28.000 mürettebat taşıyan 317 gemiye sahiptir. Bunu, Columbus’un üç küçük gemisiyle karşılaştırmak gerekir. Ancak sonraki Çin İmparatorları, gemilere önem vermez ve gemiler çürümeye terk edilirler.
Avrupa’daki bu ticaret isteği ve ortaya çıkardığı kazanç, yeni bir sınıf doğurur: Burjuvazi. Yani bir diğer adıyla orta sınıf. Avrupa’daki yöneticiler, bu sınıfın özel mülkiyetini korur ve bu sınıf da Avrupalıların güçlü ordularını ve donanmalarını finanse eder. İyi vergi öderler.
Avrupalı halk, lezzetli yemekler yiyebilmek için baharat talebini oluşmuştur. Bu talebi karşılayabilmek için yapılan ticaret ve keşifler, tüccarlara parayı getirmiştir. Para da yeni orduları ve silahları… Sonrasında yeni toprakların ele geçirilmesi de zor olmaz zaten. Kısacası Avrupa’nın zenginliğini ticaret, ticareti de Avrupa’nın korkunç yemekleri getirmiştir.
Avrupa’nın dünyayı nasıl ele geçirdiğine dair teorilere başka yazılarda da değinmeye devam edeceğiz…
Dr. Hümeyra Türedi
Yararlanılan Kaynaklar
Elban, Mehmet (2019). “Avrupa Neden Dünyayı Fethetti? Philip T. HOFFMAN” Yayın Kritiği. Tarihyazımı, 1(1), ss. 128-135.