Türklerin yüzyıllardır damgalandığını bu platformdan defalarca yazmaya devam ediyoruz. Bu damgalara göre Türkler, “vahşet, egotizm, şehvet” etrafında dönen bir imgeye sahiptir (Kumrular, 2011: 8). Damgalara göre Türkler, “acımasız zalimler”, “merhametsiz zorbalar”, “su kayılmamış barbarlar”, “yobazlar” ve “gittikleri heryeri mahveden insanlar”dır (McCarthy, 2015: 331-333). Tüm bu ve benzer damgaların artık sonuna gelindi mi? Avrupalılar, Türkleri damgalamayı bıraktı mı?
Yazar: Dr.HumeyraTuredi
Şantaj
Damgalı aktöre “şantaj” yapılabilir. Buna göre damgalayan grup, tüm damgalarını ya da kusurlarını ortaya dökeceğini söyleyerek, damgalı aktörün istendik davranışları sergilemesini isteyebilir (Goffman, 2014: 117). Bu durumda, damgalanan aktör ne yapacaktır? İki seçeneği vardır: 1.Şantaja boyun eğmek 2.Şantaja direnmek.
AB ve Damga Siyaseti
Türkiye’nin 1959 yılındaki başvurusuyla başlayan AB macerası… Türkiye, 1987 yılında tam üyelik başvurusunu yapar. 1999 Helsinki görüşmelerinde aday ülke olarak kabul edilir. Tam üyelik müzakereleri ise ancak 2005 yılında başlayabilmiştir. Türkiye, 2002-2004 yılları arasında 8 Uyum Paketi, 2001 ve 2004 yıllarında da 2 Anayasa Paketi’ni uygulamaya koyar. Ancak, 2006-2010 yılları arasında 13 fasıl müzakereye açılırken, 2010-2013 yılları arasında ise sadece 1 fasıl müzakereye açılır. Birçok faslın açılmasına Fransa, Güney Kıbrıs ya da Yunanistan gibi ülkeler mani olmaktadır. 2016 yılına gelindiğinde toplamda 16 fasıl müzakereye açılmış olsa da üyelerin siyasal engellemelerine takılan birçok fasıl açılmayı beklemektedir.
II. Dünya Savaşı’nda sona gelinirken 1945 yılının Ağustos ayında ABD, Japon şehirleri Hiroşima ve Nagazaki’ye atom bombası atar. Yaklaşık 140.000 insanın öldüğü, radyoaktif etkilerin yıllar boyu sürdüğü bir felaket yaşanır. Eğer atom bombası atılmasaydı savaşın bitmeyeceği ve milyonlarca kişinin daha öleceği, ABD tarafından anlatılır. Dünyanın güvende olması, bu atom bombası sayesindedir. Aksi takdirde Almanların da bu bombayı yapabileceği ve tüm dünyayı köleleştireceği söylenir. Halbuki atom bombasının Hiroşima’ya atıldığı tarihte Almanya çoktan yenilmiş, Hitler intihar etmiştir. Yani Almanya’nın atom bombası yapacak hali kalmamıştır. Bugün yapılan araştırmalar ise atom bombası atılmaması halinde de savaşın zaten sona ereceğini göstermektedir.
İsmet Paşa’nın Tatili
18-19 Temmuz 1929 tarihinde Ankara’da büyük bir yangın yaşanır. Bu yangın neticesinde yaklaşık 500 dükkân ve 100 ev yanmıştır. Yangın, Tahtakale’de Hafız Rıza Bey’in kereste deposunda çıkar. O esnada şiddetli bir rüzgâr estiği için yangın hemen yayılır. Yangını söndürmeye çalışan asker ve itfaiye bölüğünün yaklaşık 2000 kişi olduğu Cumhuriyet gazetesinde yazmaktadır. Yangın, yaklaşık 8 saat kadar sürmüştür. Yangında zarar gören 130 ailenin 120’si bağ evlerine, kalanı da Zincirli Camii’ne yerleştirilir.
“Dil Emperyalizmi”ni Tanımak-II
Robert Phillipson’un Linguistic Imperialism adlı kitabından yola çıkılırsa, bir ülkede dil emperyalizmi olup olmadığını anlamanın en önemli göstergeleri şu şekilde sıralanabilir:
Avrupa, Dünya’yı Nasıl Fethetti?
Avrupa, nasıl oldu da tüm dünya üzerinde egemenlik kurabildi? Bugün, ABD en güçlü devlet olsa da, ABD’yi kuran kaynağın Avrupa olduğu unutulmamalı! Avrupa, dünyadaki karasal yüzeylerin sadece yüzde 8’ini oluşturduğu halde, dünyanın büyük bölümünü nasıl sömürgeleştirebildi? Bu gücü nasıl elde etti?
Karşı-Damgalama başladı mı?
Karşı-damgalama, damgalanan aktörün harekete geçmesidir. Kendisine yapılanlara artık dur demesidir. Damgalama “öyle değil işte böyle yapılır” gösterisidir. Sonuçta, damgalanan aktör, damgalanmayı kendisi istememiştir. Damgalama ve karşı-damgalama düellosu, hayatın her alanında olduğu gibi siyasette ve uluslararası ilişkilerde de kendisini göstermektedir.
Darwinizmin Sanata Etkileri
Gabriel von Max (1840-1915), antropolojiye ilgi duyan bir sanatçıdır. Yaşadığı dönemde Charles Darwin’in (1809-1882) Türlerin Kökeni (1859) adlı kitabı üzerinde tartışmalar vardır. Bu tablo da Alman bilim camiasında devam eden bu tartışmaların bir göstergesi niteliğindedir.
Türkler neden damgalanıyor?
Türklerin yüzyıllardır, barbar, tembel, geri, kirli, medeniyetsiz gibi etiketlerle damgalandıkları malum… Peki neden kaynaklanıyor bu damgalamalar? Bu sorunun teb bir cevabı yok aslında… Farklı araştırmaların, farklı sonuçlar ortaya çıkardığını görüyoruz. Örneğin, Özlem Kumrular, olumsuz Türk imgesinin oluşmasında yarı sorumluluğu Avrupa’ya yüklerken, sorumluluğun diğer yarısını ise Osmanlı Devleti’ne yüklemiştir. Ona göre “Türkün kötü imgesinin yaratıcısı Avrupadır”, ancak Türkler de bu söylemin oluşmasına çanak tutmuştur (Kumrular, 2011: 7). Çünkü Osmanlı Devleti, fetih politikası gereği “bilinçli ve sistematik bir çalışmanın ürünü” olarak kendisi hakkındaki bu olumsuz imajın oluşmasına yardımcı olmuştur. Kumrular’ın araştırma sonuçları, bu fetih politikasının üç bileşenini şu şekilde adlandırmıştır: “vahşet, kibir, görkem”.