Kategoriler
Tarih

Aksaray Müzesi’ndeki Mumyalar

Yolunuz Aksaray’a düşerse, merkezde yer alan Aksaray Müzesi’ni görmelisiniz. Neden mi? Çünkü her yerde bulamayacağınız bazı mumya kalıntılarını görme şansı bulacaksınız. MÖ 12. ve 1.yüzyıllara ait bebek, çocuk, kedi mumyaları…

Yolunuz Aksaray’a düşerse, merkezde yer alan Aksaray Müzesi’ni görmelisiniz. Neden mi? Çünkü her yerde bulamayacağınız bazı mumya kalıntılarını görme şansı bulacaksınız. MÖ 12. ve 1.yüzyıllara ait bebek, çocuk, kedi mumyaları… Mumyaları incelerken zamanın nasıl uçup gittiğini anlamayacaksınız bile… Özellikle de çocukların ilgisini çeken bu mumyalar, aslında geçmişle ilgili önemli bilgi kaynakları…


Müzede mumyalama konusunda ilginç bilgiler de öğrenebilirsiniz. Hatta, MÖ 5.yüzyılda yaşamış Heredot’un Mısır ve Orta Asya İskit mumyaları hakkında verdiği bilgileri de okuyabilirsiniz.

Müzede mumyacılığın, bölgeden bölgeye farklılık gösteren bazı özelliklere sahip olduğunu görüyoruz. Mesela; Mısır mumyacılığında, çıkarılan iç organlar, genellikle çeşitli ilaçlarla tahnit edildikten sonra canope adı verilen kavanozlar içerisinde, mumyanın bulunduğu mezar odasında muhafaza edilirmiş. İskitlerde ise hükümdarın karnı açılır, temizlenir ve servi, tütsü ve anason tohumu ile doldurulduktan sonra dikilirmiş. Ardından mum içerisine yerleştirilen ve bir arabaya konulan cenaze, muhtelif İskit kabileleri arasından geçirildikten sonra kazılan mezara indirilirmiş.

Şibe ve Pazırık kurganlarından çıkarılan mumyalarda ise iç organların tamamen çıkarılarak karın boşluğunun ağaç kökleri, yeşillikler ve kokulu otlarla doldurulmuş olduğu, açılan kısımların ise sonradan sırım veya at kılıyla dikildiği görülür. Bu mumyalama işleminde, yine sivri madeni bir kalemle boynun arkasına açılan bir delikten beyin boşaltılarak içerisine kozalak, kokulu otlar ve toprak doldurulur. Ayrıca bütün bu işlemlerin yanında vücutta olabilecek çürümeleri önlemeye yönelik olarak ellerde, ayaklarda, omuzlarda ve kaba etlerde çeşitli yarıklar açılarak, buralardan vücuda bazı sıvı ilaçlar şırınga edildiğini de öğreniyoruz. Bugün içeriği kesin olarak bilinmemekle birlikte, bu sıvının kaynamış tuz olabileceği sanılmakta…

Mumyalama işleminde kullanılan maddeler ise koruyucu maddeler ve dolgu maddeleri olmak üzere başlıca iki kısımda inceleniyor.

Koruyucu maddeler; mumyalama işleminde en temel malzemelerdir. Bunlar, cesedin korunması amacıyla vücudun çeşitli yerlerine sürülen veya şırınga edilen maddelerdir. Konyalı Hacı Paşa, kendi döneminde kullanılan bazı mumyalama maddelerini şöyle sıralar: sarı sabır, mirr, akakiya, ramik, kafur, gülsuyu, yemek tuzu, sirke, civa, katran, burak, ebucehil karpuzu, bal, şap, balmumu. Eski Mısır’da ise sandal ağacı, toprak, natron, balsam, sidre, nahil, cavi, inebüzzib, soğan, alçı, zift gibi maddeler kullanılır. Mumyalamada koruyucu madde olarak kullanılan sandal, sarı sabır, belsem, kafur ve marüssafi güzel koku içeren aromatik maddelerdir.

Dolgu maddesi olarak kullanılan malzemeler ise daha çok kuru ve kokulu maddelerdir. Özellikle Orta Asya Hun kurganlarındaki mumyalarda, boşaltılan kafatası boşluğuna kozalak, kokulu otlar ve toprak doldurulduğu görülür. Mumyanın karın boşluğuna ise parçalanmış ağaç kökleri ve yeşilliklerle birlikte kafatası boşluğuna kokulu otlar konulmuştur. Ayrıca vücudun çeşitli yerlerinden çıkarılmış kasların meydana getirdiği boşluklara da otlar ve toprak doldurulur. Herodot’un verdiği bilgiye göre de Eski Mısır’da mumyalanan cesetlerin karın boşluğuna halis mersin ve mimoza gibi baharlar yerleştirilir. Mumyalanacak cesedin karın kısmının çökmemesi için kum, kil, reçineler, testere talaşı, soğan yerleştirilir. Vücudun bazı bölgelerinde meydana gelen kırışıklıkların önlenmesi için deri altına dolgu malzemesi olarak kum konulur.

Konyalı hekim Haci Paşa, Şifa’ül Eskam ve Deva’ül Alam adlı tıp eserinde mumyalama konusuna da değinir. Hacı Paşa eserinde, cesedin baş aşağı iken her tarafına ebucehil karpuzu yağı ve burak sürüldüğünü, bu arada cesedin vaziyetini sık sık değiştirildiğini ve düz durdurulduğunu, ardından karnı sıkılarak içindeki pislikler çıkıncaya kadar yıkandığını ve yıkanan şey saf olarak çıkıncıya kadar işleme devam edildiğini, sonra gülsuyunda eritilmiş sarı sabır, mirr, akakiya, ramık ve kafur karışımıyla ıslatılmış olan bir pamukla makatın tıkandığını, son olarak da burnun ve diğer bütün deliklerin sarı sabır, mir, tuz ve şap ile tahnit edildikten sonra halis civa ile doldurup kapatıldığını belirtir. Ölüye katran veya bal sürülmesi ise cesedin çürüyüp kokmasını engellemektedir.

Selçuklular Döneminde, 1156-1282 tarihleri arasında I.Gıyaseddin Keyhüsrev, II.RükneddinSüleyman Şah, III.Kılıçarslan, I.Alaaddin Keykubat, II.Gıyaseddin Keyhüsrev, IV.Kılıçarslan, III.Keyhüsrev ve II.Kılıçarslan, mumyalanmış sultanlardandır. Celaleddin Karatay ve Sahip Ata gibi Selçuklu vezirleri de mumyalanmıştır. Osmanlı döneminde ise Murat Hüdavendigar ve Kanuni Sultan Süleyman da mumyalanan Osmanlı padişahlarındandır.

Eski Türklerde kullanılan mumyalama tekniklerinin ünlü Mısır mumyalama tekniğiyle yarışacak kadar yüksek kalitede olduğunu da özellikle belirtmek gerekir. Kurutulmuş toprak kullanmaları ve ölünün bedenini tuzlamaları, mezarın içerisine nemin girmesinin engellenmesi, mumyaların bozulmadan kalmalarını sağlamıştır. Özellikle de Sibirya’nın güney kesimlerinde yer alan kurganlarda, soğuk, buz ve kuru hava ile doğal bir korumanın gerçekleştiği de görülür.

Ayrıca farklı toplumlarda görülen birçok mumyalama tekniğinin evrensel denebilecek kadar aynı olduğunu da belirtmek gerekir. Bundan başka, Avrupa kökenli insanların Asya’da mumyalanmış bedenlerinin bulunması ise eski dönemlerde iki bölge arasında iletişimin varlığını kanıtlar nitelikte… Dolayısıyla mumyalama tekniklerinin incelenmesiyle geçmiş döneme ait tıp bilgisi, toplumların iletişimi, inanış biçimleri gibi pek çok farklı alanda bilgi sahibi olunabilir. Bu konu ilginizi çekiyorsa, Aksaray Müzesi’nin tam size göre olduğunu söyleyebilirim.

Not: Fotoğraflar Aksaray Müzesi’nden.

Yararlanılan Kaynaklar:

Aksaray Müzesi.

Çınar, Gülay (2020). ESKİ TÜRKLERDE MUMYALAMA TEKNİKLERİ VE KULLANILAN TIBBİ MALZEMELER. SUTAD, (50): 325-339.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir