Kategoriler
Siyaset

İsraf mı? Sanat eseri mi?Domus Aurea

“Roma’yı yakan Nero” derler… Roma’nın önemli bir bölümünü yaktığı söylenen bu büyük yangın MS 64 tarihinde meydana gelir. Nero, yangın için Hristiyanları suçlar. Kimisi bunun Nero tarafından Hristiyanlara atılan bir iftira olduğunu düşünür. Kimisi de Nero’nun gerçeği söylediğini… Bazılarına göreyse bu yangından sonra Nero’nun hayalindeki sarayı yaptırabilmesi için büyük bir alan açılmıştır ve bu da yangında Nero’nun parmağı olduğunun bir göstergesidir.

“Roma’yı yakan Nero” derler… Roma’nın önemli bir bölümünü yaktığı söylenen bu büyük yangın MS 64 tarihinde meydana gelir. Nero, yangın için Hristiyanları suçlar. Kimisi bunun Nero tarafından Hristiyanlara atılan bir iftira olduğunu düşünür. Kimisi de Nero’nun gerçeği söylediğini… Bazılarına göreyse bu yangından sonra Nero’nun hayalindeki sarayı yaptırabilmesi için büyük bir alan açılmıştır ve bu da yangında Nero’nun parmağı olduğunun bir göstergesidir.


Nero, önce Domus Transitoria adı verilen daha küçük ölçekli bir sarayın inşasına başlamıştır (MS 60). Ancak büyük yangın (MS 64) bu inşaata büyük zarar verince, yanan diğer yerleri de içine alan daha büyük bir sarayın inşaatına başlanır.  Yangın sayesinde Velia, Oppian and Celio Hill boşaltılmış ve yeni inşaata dahil edilmiştir. Yeni sarayın ismi Domus Aurea (Altın Ev) olacaktır. Bu adı almasının nedeni sarayın içinde yer alan altın yapraklı süslemelerdir. Sarayda, yarı-değerli taşlar, mermerler, fildişi süslemeler de mevcuttur.  

Nero’nun sanata meraklı olduğunu söylemek gerekir. Sanata düşkünlüğü, kafasında bambaşka bir Roma tahayyül etmesine neden olur. Hatta ölürken “içimdeki sanatçı nasıl da ölüyor benimle” mealinde bir cümlede sarfetmiştir. Nitekim inşa ettirdiği yeni sarayı da bu düşüncesinin izlerini taşır.

Yapılan sarayın ortasında Nero’nun yaklaşık 35 metre yüksekliğindeki dev heykeli vardır. Heykel, güneş tanrısı şeklinde yapılmıştır. Saraydaki tüm koridorlar, bu büyük heykelin yer aldığı dikdörtgen bahçeye açılır. Sarayın bulunduğu bahçede yapay göl de vardır ve bu gölün çevresinde yeme-içme alanları  inşa edilmiştir. Büyük ziyafet ve kutlamalar sırasında Nero, halkı da çağırır ve halkın bu gölün çevresinde kutlamalara katılmasına izin verir. bu göl, sonradan kurutulmuş ve yerine ünlü Colessium inşa edilmiştir.

Bu muhteşem sarayın bir israf olduğunu söyleyenler vardır ancak saray, Nero için bir sanat eseridir. Saray bittiğinde ise “nihayet artık insan gibi yaşayabileceğim” demiştir.

O dönemdeki tarihçi Suetonius’un yazdıklarından anlaşıldığı kadarıyla, Nero sarayda gece gündüz durmadan dönen bir yemek masası yaptırmıştır. Bu tam olarak masa gibi de değildir, bir oda büyüklüğündedir. “Masa”nın bir söylenti değil de gerçek olduğu, 2009 yılındaki bir keşifle anlaşılır.  Masa, dünyanın hareketini taklit etmektedir. Dönüşü yavaştır, böylece misafirlerin yemek yemesini engellemez. İki saatlik bir sürede tam bir dönüşünü tamamlamaktadır. Tavan, 10 metre yüksekliğindedir. Masada, misafirlere koku püskürten ve gül yaprakları döken delikler mevcuttur. Masanın etrafı açıklıktır. Yemek yiyenler tüm çevreyi seyredebilirler. Masa denilen ancak büyük bir odayı andıran makinanın sürekli dönmesi için hidrolik güçten yararlanılır.

Nero’nun ölümünden sonra, saray terk edilir. Yaklaşık 30 yıl sonra yeni imparator Trajan (98-117), sarayın ilk katını yıktırır ve spa benzeri bazı alanlar yaptırır. Hatta sarayın bazı süsleme ve fresklerini kendi termal banyolarının süslemelerinde kullandırır. İnsanlar Nero’nun israfından bahsederler, ancak Nero’dan sonra gelen kral Trajan’ın yapılmış bu sarayı yok ederek, kendine hamamlar, spalar, termal havuzlar yaptırmasına laf etmezler. Bunun nedeni, Nero’nun imajının bugüne dek olumsuz gelişi olabilir. Nero gerçekten de sevilmeyen, ahlaksız ve gaddar biri midir? Öyle olduğunu söyleyen üç tarihçi vardır: Suetonius, Tacitus,  Cassius Dio….  Gerçeği mi yazmışlardır yoksa kişisel olarak Nero’ya düşmanlıkları mı vardır? Bilmiyoruz.

Nero’nun sarayı, toprak altında kalır ve unutulur ta ki 15.yüzyılda tesadüfen bulunana kadar. Ancak saray toprak altında olduğu için oyuklardan aşağıya ipler sarkıtarak buraya girmek gerekmektedir. Pinturicchio, Michelangelo ve Raphael gibi sanatçılar, sarayın tavanlarında delikler açarak, saraya girerler. Hatta duvarlarına isimlerini dahi kazırlar. Buradaki fresklerden oldukça etkilenerek, kendileri de aynılarını taklit ederler. Ancak kendilerinden başkaları bu freskleri taklit etmesin diye, bazı freskleri de sökerler. Hatta Rafaello’nun Vatikan’da yaptığı tavan fresklerinde bu sarayın etkilerinin bariz olduğu söylenir.

Bugün sarayın korunması ve ortaya çıkarılması adına hayli meşakkatli bir işle uğraşılmaktadır. Sarayın üzerine dikilen ağaçların kökleri saraya çoktan ulaşmıştır. Yağan yağmurlar ve rutubet de duvarlar için tehlike arz etmeye başlamıştır. Nero’nun sarayının korunmasını zorlaştıran bir başka husus da Trojen gibi sonradan gelen imparatorların inşa ettirdiği eserlerin de koruması gereğidir. İtalya, 2010 yılında bölgede meydana gelen göçmelerden sonra 7 aşamalı bir projeye karar verir ve bu projenin her aşaması yaklaşık 31 milyon euroya mal olacaktır. Proje sayesinde 300 odalı bu sarayın 50 odası bugün ziyarete açılabilmiştir.

Bu noktada, arkeolojik eserlerin korunması konusundaki bir dilemmaya kulak vermek gerekir. Hangi eserler korunmalıdır? Nasıl korunmalıdır? Bugünkü kendi uygarlığımızın eserleri, eski eserleri korumak adına yok mu edilmelidir? Bu eserlerin korunmasına, ortaya çıkarılmasına ve restorasyonuna ne kadar para harcanmalıdır? Hangi eserler feda edilmelidir? Peki, yeni yüzyılın eserleri nereye yapılmalıdır? Bundan 500 yıl sonra, bizim 21.yüzyılımıza ait olan eserlerden geriye ne kalacaktır? Hangileri kalmalıdır?

Tüm bu sorular ve daha fazlası cevap bekliyor. Nero’nun sarayının israf olup olmadığına gelince… Bugün İtalya, bir zamanlar “israf” olduğu söylenen tarihi eserleri görmek için gelen turistler sayesinde milyonlar kazanıyor. Günümüzde tarihi eserler, altın yumurtlayan tavuklara dönmüş durumda. Dolayısıyla bazı eserlerin israf olup olmadığını söyleyebilmek için erken davranmamak gerektiğini düşünüyorum.

Dr. Hümeyra Türedi

Yararlanılan Kaynaklar

Ball, Larry F. (2003). The Domus Aurea and the Roman architectural revolution (Domus Aurea ve Roma Mimari Devrimi). Cambridge University Press. 

Merola, Marcoa (2015). Inside the Domus Aurea. Archaeological Diggings, 10-15.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir