Yaron Ayalon’un 2014 yılında yayınlanan Osmanlı İmparatorluğu’nda Doğal Afetler adlı kitabının sadece birinci bölümüne göz atacağız bu yazıda… Bölümün adı “Kara Ölüm ve Osmanlıların Yükselişi”… Kitabın sadece birinci bölümü incelememin nedeni, vebanın Avrupa ve Orta Doğu’daki uzun vadedeki etkilerini anlatıyor olması…
Avrupa’da veba salgını çeşitli dönemlerde görülse de en büyük insan kıyımına neden olan salgın, 1347-1351yılları arasında yaşanır. Kitap da bu dönemi odak noktasına almıştır. Bazı kaynaklara göre Avrupa’nın neredeyse üçte ikilik bir bölümünün ölümüne neden olan veba salgını, insanların düşünce şekillerini değiştirmeye başlamıştır. İşte veba salgının doğurduğu sonuçlar, bu düşünce şekillerinin değişimiyle yakından ilgilidir.
1. Hijyen: Vebanın etkisiyle değişen düşünce şekillerinden en önemlilerinden biri, hijyen konusu ile ilgilidir. O dönemde, istilalardan korunmak amacıyla kentler yüksek duvarlarla çevrilidir. Sokaklar, dar ve pistir. Evlerdeki dışkılar sokağa atılmaktadır. Basık tavanlı evlerde, insanlar kaz, ördek, tavuk, domuz gibi hayvanlar ile aynı mekanı paylaşır. İşte Avrupa’daki hijyen konusundaki bu eksiklik, veba salgınıyla değişmeye başlar. Çünkü veba salgınının kirlilik nedeniyle bulaştığını fark etmişlerdir. Temizliğe özen gösterilmeye başlanır. Hatta vebanın zehirli buharlardan kaynaklandığını göz önünde bulundurarak, kilise avlularında ölü gömülmesi yasaklanır. Ölülerle ilgili yapılan ayinler yeniden düzenlenir ve ölüler, yaşayanların alanının dışına çıkarılır. Atıkların depolanıp bertaraf edilmesi ve şehir surları içinde çiftlik hayvanlarının yetiştirilmesine dair yasalar çıkarılır. Aynı şekilde, hayvanların üremesini sınırlayan, şehir sakinlerinin fosseptikler kurmasını gerektiren veya çöpleri kaplarda saklamalarını ve düzenli olarak atmalarını talep eden kurallar (pencereden atmak yerine) getirilir. Temizlik konusunda kurumsallaşma oluşurken, en önemlisi de zihni dönüşüm başlamıştır.
2. Yoksullar: Yoksullarla ilgili algı da değişir. Çünkü yoksul kişilerin temizliğe güç yettiremediği ve hastalığın bulaşmasına en çok onların neden olduğu düşünülür. On dördüncü yüzyılın sonlarından itibaren, Avrupa’daki yoksulluğun veba hastalığını yaydığı algısı yerleşmiştir. Yardım kuruluşları kurulur. Sadece kilisenin değil, zenginlerin kurduğu dernekler de yoksullara yardım etmeye başlar. Kilise, hakimiyetini kaybeder.
3. Gıdaya talebin azalması: Ayalon’a göre Kara Ölüm olmasa bile, bu yüzyılda yaşamak zordur. Çünkü bu dönemde etkili olan Küçük Buzul Çağı, Avrupa’nın özellikle soğuk ve uzun kışlar ile serin ve kuru yazlardan etkilenmesine neden olur. Bu Küçük Buzul Çağı dönemi, uzun kuraklıkların da görüldüğü bir zaman dilimidir. Kuraklık ise kıtlık demektir. Ayrıca yaşanan yerel çatışmalar ve Yüz Yıl Savaşı olarak bilinen İngiliz-Fransız karşılaşmaları da yaşanan zorlukları daha da artırır. İlginç bir biçimde veba, üretimden daha fazla olan talebi azaltarak, nüfus baskısı ve geçim sorunlarını “çözer”. Başka bir ifadeyle, vebanın getirdiği ölümler, Avrupa’daki insan sayısını azaltır ve yaşanan kıtlıklar dolayısıyla azalan yiyecek, kalan insanlara yeterli hale gelir. Karnı doyan insanlar artık farklı alanlara yönelebilecektir.
4. Dinin etkisinin azalması: Kıtlık, yangın, deprem ve veba salgınıyla gelen yıkıcı darbeler kasvetli bir dünya yaratır. Belirsizlik ve yaklaşan felaketlerin devam etmesinden korkulmaktadır. Ölüm merkezli temalar, hayata, müziğe, resme hakim olur. Korku ve şüphe, kasveti geliştirir. Veba, zamanın yazarlarının yazma biçimlerini de değiştirir. İnsanları vebadan koruyamayan Kilise’ye şüpheyle yaklaşılmaya başlanır. İnsanlar, sanata ve bilim adamlarına yönelmeye başlar. Sanatın ve bilimin yükselişi, yeni dindarlık biçimleri de ortaya çıkarır.
5. Gelecek salgınlar için tedbirler: Yaşanan salgınlar, gelecekteki felaketlerle nasıl yüzleşeceklerine dair yeni fikirler ortaya çıkmasını sağlar. Yaşanan felaketlerin hafızası, çeşitli çözümler oluşturulmasına yardımcı olur. Vebadan sonra gelen, özellikle Londra Yangını (1666) ve Lizbon depremi (1755), insanların daha güvenli bir yaşam için daha çok kafa yormalarına neden olur. Bilim insanlarına verilen önem artar ve Aydınlanma çağı gelir.
Ayalon’un dikkat çektiği nokta şudur: Bu tür felaketler yaşanmasaydı Avrupa’nın Aydınlanma Çağı’na ulaşması mümkün değildir. Özellikle Kara Ölüm ile gelen felaket, Avrupa’da büyük bir değişimin tetikleyicisi olmuştur. Başka bir ifadeyle, Avrupa’yı Avrupa yapan değerlerin temeli Kara Ölüm ile atılır.
Ayalon, Avrupa’daki değişimi veba salgını üzerinden yorumlamaya çalışır. Yaşadığımız Covid-19 salgını ile dünyanın nasıl bir dönüşüm geçireceği ise henüz belirsiz. Bu dönüşümün her kıtada ya da her ülkede aynı olması da mümkün değil. Nitekim, vebanın Avrupa ve İslam coğrafyasında doğurduğu sonuçlar da farklı olmuştur…
Peki, veba salgını sırasında İslam Coğrafyasında neler olur? Bu sorunun cevabı ve kitap bölümü hakkındaki düşüncelerim bir sonraki yazıda…:)
Dr.Hümeyra Türedi
Yararlanılan Kaynaklar
Ayalon, Yaron (2020). Osmanlı İmparatorluğu’nda Doğal Afetler. İstanbul: İş Bankası Yayınları.