Sevgili babam, 1945 yılında doğmuş. Ortaokula kadar Giresun’un Tirebolu ilçesindeki Ortacami köyünde yaşamış. Sonra Trabzon’a yatılı okumaya gitmiş. Oradan İstanbul’a gelmiş, bir yıl hukuk okumuş ancak bu bölümün kendisine uygun olmadığına karar vermiş. Sonrasında İTÜ Kimya Mühendisliği Bölümü’nü tercih etmiş ve İşletme alanında da yüksek lisansını tamamlamış.
Kariyerine devlet memuru olarak çeşitli pozisyonlarda devam ederken, maalesef, çok genç yaşta 2001 yılında 56 yaşındayken vefat etti.
Köyündeki yaşamdan bahsederken, orada kullanılan kelimelerin İstanbul’da kullanılanlardan farklı olduğunu söylerdi. Bir gün hatırladıklarını yazmasını istemiştim. O da yazdı… Şimdi bu kelimeleri yayınlayarak babamı yad etmek istiyorum. Ayrıca dilbilimindeki Etimoloji ve Morfoloji gibi alanlara babam sayesinde minicik bir katkıda da bulunmak istedim.
Allah rahmet eylesin, mekanı cennet olsun.
Giresun/Tirebolu/Ortacami yöresinde 1945’li yıllarda kullanılan bazı kelimeler:
Zıbcık: zayıf- huysuz
Ardaf: obur, arsız
Billenmek: toplanmak
Gerevü: Kanca-çatal. Fındık dallarını eğmek için kullanılır.
Gancık: dişi üçkağıtçı.
Işkın: büyümüş henüz fındık vermeyen üzüm.
Ayamak: büyümesi istenen fındık fidanı yönündeki cılızların kesilmesi.
Semete: sersemlik, uyku semetesi.
Eananı almak: birşeyden bezinceye kadar yemek.
Dudağını öğdü: dudağını o şeye değdirdi.
Yömlemek: sökülen bir yeri dikmek.
Fösük: peltek konuşan.
Kürül: bezelye.
Obiç: asık surat.
Hap hap: aniden karşılaşma.
Zıbıç: sap.
Kozok: olmamış-ham.
Düdek: gonca, açmamış gül.
Kelçük: posa-meyvenin yendikten sonra arta kalan kısmı.
Hozan: mısır tarlası toplandıktan sonra, geri kalan tarlanın hali.
Çimmek: yıkanmak.
Zöt: saklanbaç oyunu.
Tokmak: ağaçtan yapılan çekiç.
Müstamel: kullanılmış.
Gavsaldak: içi boş-eti sıkı olmayan.
Mos: su çekmiş odun.
Gön: deri, hayvanın gönü-hayvanın derisi.
Keşik: sıra ile. Keşik keşik su aldılar.
Hergele: yaramaz, serseri.
Sülükcan: çiro, uzun çirkin zayıf.
Emmetmek: alaya almak.
Devret: yokuş.
Haliye: pis.
Andır: pis
Me: al-ye.
Fıcık: şiddetle çalınan ıslık.
Cıdık: kuşları yakalamak içim kurulan tuzak.
Pezük: pazı.
Kemire: gübre.
Kabir: mezar.
Kalpar: avanta.
Söykenmek: yaslanmak.
Keş: süzmenin tuzlanarak kurutulması.
Zılgıt: azarlamak.
Divildemek: kıpırdamak.
Çangal: sırık.
Urfa: kavrulmuş mısırunu.
Dırcuk: geçimsiz.
Tosurmak: suratını asmak.
Berinlemek: uyuyan insanın aniden uyandırılması.
Alaf: yapraklı ağaç dalları.
Bürüg: sarmaşık.
Pataf: olmayan birşeyi olmuş gibi göstermek.
Akunduk: çamdan çıkan bir nevi reçine.
Gumbul: içi boş çukur.
Gelberi: tırpan.
Irganmak: sallanmak.
Güveddeme/gatık: ayran.
Evza: kibrit.
Feşel: yaramaz.
Fistan: elbise.
Yaşmak: tülbent.
Zavar: yaşlı köpek.
Enük: zayıf köpek yavrusu.
Gobil: iri köpek yavrusu.
Yeğnik: hafif.
Düdek: tomurcuk.
Yonga: iri talaş.
Ağnanmak: atların sağa sola sırt üstü dönmesi.
Dırmış: uzun ip.
Gozak: olmamış ham meyve.
Şelek: sepetin geniş olanı.
Harar: şelekten daha geniş olanı.
Gıdık: fındık toplanan sepet.
Çivit: çekirdek.
Dıgıl: kuru fasülye tanesi.
Dıngıl: burundan akan sümük.
Ötürmek: ineklerin ishal olması.
Üveç: ufak koç.
Şişek: kısır koyun.
Çebiç: oğlağın büyümüş hali.
Gıgıl: becereksiz.
Kef: kulak kiri.
Guvak: saç kepeği.
Tuluk: yanak.
Cicimamak: buğday unu ekmeği.
Galeze: münakaşa.
Aşgana: mutfak.
Miselması: kokulu elma.
Hara: nereye.
Hora: oraya.
Terek: raf
Halpıtmak:bir kaşık yemek yemek.
Ayam alan palan: parçalı bulutlar yağmur olabilir.
Örüzgar: rüzgar.
Gıtacan: verimsiz toprak.
Pool: pişmiş mısır.
Bar: salya.
Ömeç: mısır ekmeği.
Mıcırmak: ezmek.
Goşama: avuç.
Sökütmek: elbisesini çıkarmak.
Çırakman: üçlü sehpa.
Gicimük olmak: huylanmak.
Guriş: kuru-çirkin.
Örselenmek: biraz eskimek.
Paltan: iri kurbağa.
Gıbrau: iri krubağa.
Keme: iri fare.
Tivsi: ufak fare.
Alaçam: sarıçam.
Kütner: orta yeşil cam.
Doruk: siyah çam.
Gürgen: iri ağaç.
Yaykın: kızılağaç.
Üğüm: fındık ağacı.
Obuz: ufak dere.
Dikme: fındık fidanı.
Fındık çili: yerde kendi kedine biten fındık.
Çıtırak: meşeye benzer bir ağaç.
Mayasur: kaşıntı yanma.
Amel: ıshal.
Sıçan kulağı: yaprakların ufak hali.
Mustafacık: yaprakların ufak hali.
Gavlan ağacı: yaprakları enli ağaç.
Çat: derelerin brleştiği yer.
Çatma: yan duvar.
Yalmaç kabı: ineklere yem verilen iri kap.
Gelder: ineklere yem verilen iri kap.
Gavara: osuruk.
Göğüs tutuğu: verem.
Urus üzümü: kokulu siyah üzüm.
Kör gacan-cillik: ufak kuşlar.
Fıcık: ıslık çalmak.
Kız kaldıran: kartal.
Mança: pençe.
Cırnak: kartal pençesi.
Fındık çeşitleri: tombul fındık (yağlı olan)/ sivir fındık (az yağlı olan)/ kuş fındık (çerez için) / palaz fındık (damat için) / ham fındık (makbul olmayan) / badem fındık (uzun kalın kabuklu).
Gaş: semere binen kişinen tuttuğu iki parça.
Cil: semerin içine konan ot veya kamış.
Kocacık demiri: semerin arkasında olan iki adet demir kanca.
Dooç: at veya katırları durdurmak için kullanılan komut.
Heş: ineklerin gitmesi için komut.
Sırtlık: yayla evlerini tutan ana çam.
Caplama: sırtlığa çakılır.
Padar: hartama gibi evi örter, daha kalındır.
Haltuk: ineklerin boğazına takılır.
Patıramak: üzerine yürümek.
Düşük oğlak: vaktinden evvel doğan oğlak.
Madıramak: birine kızmak.
Galeze etmek: birine kızmak.
Avu: ormanlarda olan bir çalı.
Kirman: yün eğirmede kullanılır.
Eğircek: yün eğirmede kullanılan ince uzun ağaç çubuk.
Aşak: eğircekin dengesini sağlamak için alt ucuna takılan yuvarlak delik takoz.
Gıcırük: elle çevrilir, sapı vardır, döndürülür, yün eğirmede kullanılır.
Got: 7 veya 8 kilo ağaçtan yapılı ölçü alet. Fındık veya mısır ölçülür.
Gecin: fasülyenin içi alındıktan sonra kalan kısım.
Pürçek: mısırın ucundaki püskül.
Güdüne: mısır soyulur. Taneleri alınır. Geri kalan koçanın yakılması.
Göze suyu: suyun ilk kaynadığı yer.
Sıfınnık: suyun büyük oluklarda toplanıp, dar bir yerden akıtılması.
Çakıldak: değirmenin taşları arasından tanelerin düşmesini ayarlayan ağaç parçası.
Gödeç: suyu daraltmak için kullanılır.
Gav: iki çakmak taşı birbirine sürtüldüğünde gavı tutuşturur. Gav, bazı ağaçların üzerinde bulunan süngere benzer.
Hşıl: ısırın kazanda kaynatılıp ezilip içine yağ dökülmesiyle elde edilen yemek.
Güllük: eğrelti otu.
Cıddamuk: sivilce.
Gabar: sivilce.
Cıbban: alkış.
Keyfanı: yaşlı kadın.
Doziriyk: fındıktan yapılan topaç.
Beh vermek: kaparo vermek.
Bim: evlerin temeli.
Keçemen: kertenkele.
Holasa: gelişigüzel.
Sef: hata, yanlış.
Cımbış: eğlence.
Kocaman: dede.
Zumbuk: yumruk.
Kobil: küçük köpek yavrusu.
Böce: fasülye.
Hartama: yaylada evlerin üzerini örten çamdan yapılmış tahtalar.
Pürpürü: yaylada olur. Ufak yapraklı bir ot. Lahana gibi yemeği olur.
Gücüktene: yayla pancarı. İri yapraklı.
Cufarlamak: temmuz-Ağustos aylarında köyde hava çarpması. Cufar olan kişnin başının tepesi ustura ile kazınır. Toplanan solucanlar ezilir. Oraya sarılır. Hatta solucanın suyu içirilir. Tedavi edilir.
Közmelik: evin lavabosu.
Közmelik kurdu: pis sularda yaşayan beyaz renkli kuyruklu ufak böcek.
Ayamın altı bozuk=ayam karardı: yağmur yağacak tahmini olarak.
Çal elma: kırmız elma.
Elevu: Görele.
Tirbolu: Tirebolu.
Esevu: ucu yanan odun.(gece yolda ışık olarak kullanılır)
Trazban: Trabzon.
Ezirkan: Erzincan.
Üsiin: Hüseyin.
Çekmen: yağmurdan korunmak için bilhassa çobanların kullandığı yağmurluk. Keçi kılı veya yünden yapılır.
Gambalak: atılabilen iri taş.
Eşün: sacda ekmeği çevirmek için kullanılan ağzı geniş, demir saplı alet.
Gılik: normal ekmeklerin ortasına konup pişirilen küçük ekmek.
Dastar: özel dokuma kilim.
Tuyluk: gecelemek için yapılan özel çadı.
Çenti: kola takılan tek gözlü çanta. Yünden yapılır.
Tene torbası: mısır ekilirken içine tohuluk mısır konur.
Saciyek: üç bacaklı demirden sacyak altında ateş yanar.
Camadan: sırta alınan çanta.
Çöpür: keçi kılı.
Ayam: hava.
Gartul: patates.
Goruk: içi boş delik fındık.
Gook: toprağın içine giren delik.
Gücük ayı: şubat.
Nacak: balta.
Meel: kazma.
Tingiligoç: Tahteravelli
Kittik: Sabunun küçüğü
Kenef: Tuvalet
Gok: Küçük kuyu
Kayış: Kemer
Peşkir: Havlu
Löküz: Gaz lambası
İndem: Kötü, çok kötü
Anuşuk: Hafif açık bırakmak.
Halik: Küçük taş