Kategoriler
Eğitim

“Dil Emperyalizmi”ni Tanımak-II

Robert Phillipson’un Linguistic Imperialism adlı kitabından yola çıkılırsa, bir ülkede dil emperyalizmi olup olmadığını anlamanın en önemli göstergeleri şu şekilde sıralanabilir:

Robert Phillipson’un Linguistic Imperialism adlı kitabından yola çıkılırsa, bir ülkede dil emperyalizmi olup olmadığını anlamanın en önemli göstergeleri şu şekilde sıralanabilir:


1. Dil öğrenimi için dışarıdan gelen maddi yardım var mıdır?

2. İngilizceyi bilen ve bilmeyen arasında ülkede bir fark var mıdır?

3.İngilizce, dil hiyerarşisinde dokunulmaz bir yere sahip midir?

Bu maddeler, Türkiye ve başka ülkeler açsından incelenirse; dil emperyalizminin varlığı konusunda biraz fikir elde edilebilir. Burada genel hatlarıyla bakacağımız bu maddelerin, sayısal veriler ve detaylı araştırmalarla incelenmeye ihtiyacı vardır.

Örneğin birinci maddeye bakılırsa, “Türkiye’de yabancı dil ile ilgili vakıfların, kültür merkezlerinin kaynakları nereden gelmektedir?” sorusuyla konuya başlanabilir. Vakıf adı altında kurulan ve yabancı dil öğretiminde öne çıkan hem bazı devlet okullarını hem de azınlık okullarını maddi açıdan destekleyen kurumların amacı nedir? Bunlar, hedefteki dilin yaygınlaşmasını sağlayarak, dünyadaki kültürel etkileşime katkıda bulunmak gibi masum hedefler midir? Devlet tarafından yabancı dil konusunda bu vakıfların etkinliğine yönelik getirilmek istenen kısıtlamalar neden büyük tepkiyle karşılanmaktadır? Bu gibi soruların cevapları söylentilerden öte bir şekilde, belgeye ve bilgiye dayalı olarak verilebilmiş midir?

İkinci soruya bakılacak olursa, İngilizce bilmek Türkiye’de “iyi bir iş”e girmenin ön koşullarından biridir. İngilizce bilmek, işverenin çalışanı tercih sebebi olmaktadır. Bu global dünyada, işveren kendi menfaatini düşünmek isteyebilir. Ancak onu bu noktaya getiren şartlar irdelenmelidir. Çünkü sonuç olarak elde olan şey, İngilizce bilen ve bilmeyen arasındaki eşitsizliktir.

Üçüncü olarak, İngilizcenin gerek devlet gerekse de özel okulların müfredatında dokunulmaz bir yere sahip olduğu görülmektedir. Devlet okullarında ikinci sınıfta başlayan İngilizce eğitimi, etüt saatleri ile artırılabilmektedir. Yine devlet okullarının beşinci sınıfında 11 saate kadar çıkan İngilizce dil eğitimi, özel okullarda daha kapsamlıdır. Örneğin birçok özel okul, henüz ilkokul birinci sınıfta, öğrenciyi haftada 10 saatten fazla İngilizce dersine maruz bırakmaktadır ki bu rakamın ana dilinde okuma yazmayı öğrenmemiş bir çocuğa etkileri hususu henüz yeterince araştırılmamıştır. Bu etkiler, ana dilin önemsizleşmesi hususu dikkate alınarak yapılmalıdır. Zira İngilizcenin Türkçeden daha önemli olduğuna dair verilen imajın çocuğa olumsuz etkileri görmezden gelinemez.

İngilizce öğretiminde kaç saatlik ders programlarının hazırlandığı, Türkçe derslerinin bu ders saatlerine oranı, okutulan ders kitaplarının muhteviyatı son derece önem arz etmektedir. Özel okullarda ve hatta birçok devlet okulunda, ABD ve İngiltere menşeili ders kitaplarının ve hikâye kitaplarının okutulması, oluşabilecek kültürel tehlikeyi gözler önüne sermektedir.

Akademik kariyer yapmak isteyen bireylerin önüne İngilizce dil şartının konulması, aynı şartın hazırlık okuyan öğrencilere de getirilmesi, iş başvurularında TOEFL ya da IELTS gibi sınavların sonuçlarının istenmesi, çok küçük yaşlara inen İngilizce eğitimi, pedagojik bilgisi dahi olmayan “native spaker”ların okullarda derse girmesi gibi uygulamalar, İngilizcenin ülkemizdeki konumu hakkında fikir vermektedir. Tabi kî, İngiltere kökenli büyük yayınevlerinin ve arkasındaki ekonomik güçlerin dil öğretimi konusunda oluşturduğu bağlayıcı ekonomik ilişkileri de göz ardı etmemek gerekir. Ancak tüm olumsuzluklara rağmen dil öğretiminin ülkemizde millileştirilmesi şarttır.

Kısacası, İngilizce bu dönemin “lingua franco”sudur ve öğrenmek gereklidir. Ancak bu öğrenmeyi başkalarının kuralları ile değil, kendi kurallarımız çerçevesinde yapmak önemlidir. İngilizce öğretiminde yerel dili önemsizleştirici ya da ulusal bağları zayıflatıcı uygulamalar tespit edilmelidir. Bu millileştirme hususunun dikkatli bir şekilde tetkik edilip, çözüm yollarının uygun materyaller ve projelerle hayata geçirilmesi gerekmektedir. Aksi takdirde günümüzde dil öğrenmek için harcanan paralar ve sarf edilen zaman, gençlerin kendi kültürlerine yabancılaşmasıyla sonuçlanacaktır.

Dr. Hümeyra Türedi

Kaynaklar

Phillipson, Robert (1997). “Realities and Myths of Linguistic Imperialism”. Journal of Multilingual and Multicultural Development, 3 (18), 231-243.

Phillipson, Robert (2008). “Lingua Franca or Lingua Frankensteinia? English in European Integration and Globalisation”. World Englishes. 27 (2), 250-257.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir