Kategoriler
edebiyat

İyi ve Kötü Arasında: Jerry Cruncher’ın Hikayesi

Jerry Cruncher, Charles Dickens’ın İki Şehrin Hikayesi romanından bir karakter…


Jerry Cruncher, gündüzleri Tellson’s Bank’ta kurye olarak çalışan, geceleri ise mezar soygunu yapan fakir bir İngiliz’dir. Darnay’in İngiltere’deki duruşmasında ön sırada yer alır, Mr. Lorry ve Manette’lere Paris’e kadar eşlik eder ve Darnay’ın Fransa’dan kaçma planının geliştirilmesinde önemli bir rol oynar.  Mr.Lorry ile olan ilişkisi, Doktor Manette ve Darnay’a yardımları onun içindeki iyiyi gösterirken; karısına davranışları ve geceleri yaptığı “gizli” işler onun kötü yanını gözler önüne serer. Onun bu ikili rolleri, romana nüfuz eden iyiyle kötü arasındaki mücadelenin yanı sıra yaşam ve ölüm arasındaki karşıtlığı da vurgular.

Bay Cruncher’ın öne çıkan özelliklerine bir bakalım.

Bay Cruncher’ın koyu, dikenli saçları vardır. Saçları kirpi gibidir hatta öyle görünürler ki; Dickens, çarşafı parçalayacakmış gibi durduklarını söyler. Kendi kendine konuşma alışkanlığı, argoya dayalı kelime dağarcığı ve mezar soygunculuğuna olan tutkusu ilk bakışta göze çarpar. Parmakları da hep paslıdır ki bu da onun geceki “balık tutma” alışkanlığından kaynaklanır.

Kendini namuslu tüccar diye tanıtmaya bayılır.

Dickens, Dante’ye bile benzetir onu. Umuma açık yerlerde tabureye oturup etrafı seyreden Dante gibidir. Nitekim Bay Cruncher da, Tellson Bankası’nın köşesinde oturur ve kalabalığı izler.

Eve bankadan temiz çizmelerle gelmesine rağmen, ertesi sabah uyandığında çizmeleri hep çamur içindedir. Balık tutarken kirleniyor olsa gerek!

Karısının dindar olmasına, onun için dualar etmesine sinirlenmektedir. Karısına der ki; “şu ettiğin duaların bir kıymetinin olduğunu mu zannediyorsun? Senin duaların kaç para eder ki?” (s.69)

Karısına çizmelerini fırlatmakta, ona “ömür törpüsü” şeklinde hitap etmekte, başaramadığı here şey için karısını ve onun dualarını suçlamaktadır. Şöyle der: “Böyle anormal bir karım, şu zavallı çocuğun da böyle bir annesi olmasaydı, bana bu kadar çok beddua edilmemiş ve din alet edilerek feleğimin tekerine çomak sokulmamış olurdu ve ben geçen hafta bir sürü para kazanırdım!” (s.70). Şöyle de der: “Senin bu yere diz çöküp dua etme numaraların ve insafsız eylemlerin yüzünden eve ne kadar az yiyecek içecek giriyor!” (s.206)

Dickens ise Jerry’de görülen bu ikilemi alaya alır: “Dünyanın en dindar insanı bile, yürekten edilen bir duanın etkisine, onun karısının ettiği dualardan şüphelendiği kadar itibar etmezdi. Hayaletlere inanmadığını ileri süren birinin hayalet hikayelerinden korkması gibi bir şeydi bu”. (s.205).

Jerry Cruncher, karısından mutlak itaat istemektedir. Bu isteğini “Roma’da Romalı gibi davranacaksın” sözüyle belli eder. Ardından da ekler: “Şayet öyle davranmazsan, roma sana kötü müşteri muamelesi yapar. Senin Roman da benim, unutma” (s.205).

İngilizcesi, “When you go to Rome, do as Rome does” olan bu ifadenin, ilk defa Aziz Augustine’e şu tavsiyeyi veren Aziz Ambrose’ın söylediği öne sürülür: “Si fueris Romae, Romano vivito more; si fueris alibi, vivito sicut ibi” (“Roma’dayken Roma tarzında yaşa; başka yerdeyken onların başka yerde yaşadığı gibi yaşa”). Kişinin ev sahibinin kurallarını veya davranış tarzını kabul etmesi gerektiği anlamına gelen cümle, Mrs. Cruncher’ın kocasına itaati için kullanılır.

Bay Cruncher, yani Jerry’nin bireysel karakteri, karanlık da olsa roman boyunca genellikle bir komedi ya da rahatlama kaynağı olarak hareket eder. Kötü yanlarını görsek de tüm Dickens ciddiyetinin ortasında bizi gülümsetmeyi başarır.

Jerry, okuyucunun karşısına ilk defa ikinci bölümde çıkar ve Roman boyunca okuyucuya eşlik eder ancak Madame Defarge gibi dikkat çeken bir karakter değildir. Romanın ikinci veya üçüncü okumasında Bay Cruncher’ın üzerine yoğunlaşan ve onu layığıyla fark eden okuyucu, derin ve eğlenceli bir karakterle karşılaşır. Dickens’ın bu karakter üzerine düşündüğü, onu rastgele seçmediği, her davranışını bir amaç dahilinde gerçekleştirdiği okuyucu tarafından geç de olsa fark edilir.

Posta Arabası adlı bu ikinci bölümde Jerry, Tellson Bankası’nda çalıştığını söyleyen bir ulak olarak, at arabasında yolculuk eden Mr.Lorry’e bir not iletmekle görevlendirilmiştir. Not kısadır “Dover’de matmazeli bekleyin”. Bu nota verilen cevap ise Jerry’nin geceleri yaptığı gizli işine bir gönderme gibidir: “HAYATA DÖNÜŞ”. Zaten Jerry de bu kelimeleri işitince irkilir. Dickens, bu irkilmenin nedenini sonra açıklayacaktır. Kendi kendine şunu der: “Ölüler, hayata dönecek olsa hapı yutardın Jerry!”. (s.12-13)

Geceleri mezar hırsızlığı yapan Bay Cruncher, taze mezarlardan cesetleri çalmaktadır. Yaptığı bu işe “balık tutmak” adını vermiştir (s.205). Balık tutmak dediği, mezarlardan yeni gömülmüş cesetleri balık gibi avlamaktır. Ayrıca mezar-kazıcılığı yapmanın, bilime katkısının olduğuna inanarak, davranışlarını meşrulaştırır. Ne de olsa bu cesetler, bilim adına kadavra olarak kullanılmaktadır.

Burada bir parantez açarak, Jerry’nin neden ceset çaldığını anlamaya çalışalım. O dönemde, bu işi yapan sadece Jerry değildir. Jerry gibi taze mezarlardan ceset toplayan mezar kazıcılar, bu cesetleri tıp doktorlarına kadavra olarak satmaktadır. Zira, tıp camiası kadavraya ulaşmakta zorluk yaşamaktadır. 1752’de Parlamento, idam edilen katillerin cesetlerinin çalışma ve öğretim için Londra’daki Cerrahlar Şirketi’ne götürülmesine izin veren yasayı kabul eder. Ancak bu ceset sayısı, inceleme yapmak isteyen doktorlar için yeterli gelmez. Anatomi öğretmenleri, geceleri yeni gömülmüş cesetleri satarak geçimini sağlayan Londralı mezar kazan çetelerden ceset satın almak zorunda kalırlar. 1820’lerin sonlarında, Burke ve Hare adlı iki adam, Edinburgh Tıp Fakültesi’ne ceset tedarik etmek için seri cinayete başvururlar. 1828’de suçlarının ortaya çıkması, halkın büyük bir tepkisine yol açar ve yeni düzenlemelerin yolu açılır.

Kısaca gerekçelerini özetlemeye çalıştığım mezar kazıcılığının, İngilizce’deki karşılığı “resurrectionist”tir. Body Snatchers olarak da anılırlar, Charles Dickens ise “resurrectionist” kelimesini tercih eder. Resurrection kelimesi, mezar kazıcılar için kullanılsa da, kelime anlamı yeniden diriliş, hayata dönüştür.

Tercüme kitaplarda kurulması zor olan bağlantılar, aslında orjinal metinde açıkça görülebilir. Bu bağlantı, kitabın tamamına yayılmış “resurrectionist/hayat yeniden dönüş” temasıdır. Bu bağlamda, Bay Cruncher’ın yasa dışı bir iş olarak “resuurectionist” yani mezar kazıcısı olması tesadüf değildir. Dickens, Jerry’i başka bir yasa dışı işle de alakalı kılabilirdi. Geceleri evleri soyan basit bir hırsız olabilirdi, mesela. Ancak Dickens, Jerry’nin “resurrectionist” yani “hayata yeniden döndüren” olarak bilinen bir mesleği edinmesinin tercih eder. Zira, bu meslek kitabın tümüyle birlikte değerlendirildiğinde, büyük bir anlam ifade eder.

Örneğin, ikinci bölümde, posta arabasında Bay Cruncher’a verilen notta “hayata dönüş” yazmaktadır. Nitekim Bay Cruncher kitabın sonunda değişerek hayatı yeniden yaşamaya başlar. Doktor Manette 18 yıllık mahkumiyetin ardından hayata döner, Sydney Carton da kendisini feda ederek hayatına anlam katar ve “gerçek hayat”a dönüşü kutlar.

Hatta, Sydney Carton, kendi ölümüne giderken İncil’den bir ayet okur kendi kendine: “I am the resurrection and the life..”. Tekrar dirilişten bahseden ayet, devamında Tanrı’ya inananların asla ölmeyecekleri haberini verir.

Orjinal metinde, Doktor Manette ‘nin hapishanede gömülü geçirdiği yıllardan bahsedilirken, “bury/gömmek-gömülmek” fiili kullanılır. Ayrıca Doktor Manette’yi bulunduğu durumdan çekip çıkarmak için de “dig” fiili kullanılır yani “kazmak”. (15) “To be buried alive for eighteen years”, 18 yıl canlı canlı gömülü olmaktan bahsedilir. Doktor Manette de hapishaneyi bir “mezar” olarak tarif eder. Zaten Bastille hapishanesi de “hareket eden ölülerin” bulunduğu bir mezar değil midir? Krallık, türlü işkencelerle bu mahkumları bire ölüye dönüştürmemiş midir?

Jerry, roman boyunca izlediğimiz olaylar sayesinde ruhsal anlamda bazı dönüşümler geçirir ve mezar kazıcılığını yani balık avlamayı bırakmaya kara verir. Bu noktada, Jerry’nin mezar kazıcıları hakkında yaptığı savunmaya da kulak vermek gerekir. Mr. Lorry, mezar kazıcılarını kınayan cümleler sarfedince; Mr.Cruncher, madolyonun iki yüzü olduğunu hatırlatır. Mezarları kazarak cesetleri çalanlar kötü oluyor da, bu cesetleri alarak kullanan doktorlara neden kötü gözlere bakılmıyordu. Yaptıklarından iki kuruş para kazanan mezar kazıcıların karşısında, küplerini dolduran doktorlar vardı. Mezar kazıcılar aşağılanır ayıplanırken, doktorlar saygı görmekteydiler. Hatta aynı doktorlar, kendileri için ceset getiren mezar kazıcılarına da sinsi bakışlar atarlar.  Halbuki mezar kazıcılar bu işi sadece paraya ihtiyacı oldukları için yaparlar. Ve yine mezar kazıcılar bu işi doktorlar istedikleri için yaparlar. Şöyle der: “yani madaolyonun diğer yüzüne de bakmadan durumun iç yüzünü nasıl tam olarak anlayabilirsiniz ki?”. Şöyle devam eder: “Bir mezar kazıcı, bu işlerden hep kurtulmak ister fakat bir kere bulaşınca bir daha kolay kolay kurtulmaz”. Konu aslında dönüp dolaşıp, İngiltere’deki sefalete dayanmıştır.

Romanın sonunda, Bay Cruncher pişman olmuştur, artık mezarları koruyarak, yaptıklarının bedelini ödemek ister. Ölülere saygı gösterip onların gelecekte güvende olmalarını sağlayacaktır.

Kısacası, Jerry Cruncher’ın temsil ettiği anahtar sembollerden birinin diriliş, hayata dönüş teması olduğu söylenebilir. Bir diriliş adamı olarak Jerry’nin işi, ölüleri tıbbi amaçlarla hayata döndürmeyi içerir. Bununla birlikte, daha derin bir düzeyde, Jerry’nin kendisi de roman boyunca bir tür diriliş yaşamaktadır. Suç faaliyetlerine karışan kaba ve eğitimsiz bir adam olarak romana başlayan Jerry, hikaye ilerledikçe kurtuluş ve dönüşüm işaretleri göstermeye başlar. Romanın sonunda Jerry geçmiş günahlarından tövbe etmiş ve daha iyi bir insan haline gelmiştir, bu da ruhsal yeniden doğuş ve yenilenme fikrini simgelemektedir

Genel olarak Jerry Cruncher, “İki Şehrin Hikayesi”nde kurtuluşun, ikiliğin ve iyi ile kötü arasındaki mücadelenin sembolü olarak hizmet eder. Dickens, bu karakteri aracılığıyla romanın kapsayıcı mesajını bize iletmektedir. Jerry’nin ahlaki açıdan belirsiz bir figürden kurtarılmış ve dönüşmüş bir bireye doğru yolculuğu, en karanlık koşullarda bile değişim ve büyüme olasılığını vurgular. Jerry’nin tam aksine, Paris’teki Madame Defarge ise iyilik ve kötülük mücadelesinde kötülüğün galip geldiği bir karakter olmuştur.

Londra’daki Bay Cruncher ve Paris’teki Madame Defarge… İyilik ve kötülük arasındaki mücadelenin sembolleri… Aslında, başroldeki karakterler gibi görünen Bay Manette, Lucy ya da Charles Darnay’ın ötesinde, Dickens’ın asıl mesajını Bay Cruncher’da aramak gerekir.

Kaynak

Dickens, Charles (2021). İki Şehrin Hikayesi. İstanbul: İş Bankası Yayınları.

Not: Bir gün oğlum bana Bay Cruncher ile ilgili ne düşündüğümü sordu ve dikkatimi bu karaktere çekmeyi başardı. Kitabı üçüncü kez okudum ve Dickens’ın ustalığına bir kez daha hayran kaldım. Bu yazıyı, bana ilham veren oğlum Ahmet Furkan’a adıyorum. On üçüncü doğum gününe 6 gün kaldı. İyiki doğdun:)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir