Kilise, özellikle Ortaçağ’da çok güçlü bir otorite merkezidir. Krallardan bile daha güçlüdür. Mesela, 23 Mart 1208 tarihinde, tüm İngiltere ve Galler bölgesinde altı ay boyunca Kilise’deki dini çalışmalar Roma tarafından durdurulur. Vaftiz ve ölünün kefareti dışında hiçbir dini vazife, Kilise tarafından yerine getirilmeyecektir. Sebep ise Kral’ın İngiltere’deki Başpiskopos seçimlerine müdahalesidir.
Yani kralların hükümranlık alanı içerisinde, daha güçlü bir hükümran vardır: Kilise.
Kilise’yi bu kadar güçlü yapan unsurlardan bir tanesi, belki de en önemlisi sahip olduğu “aforoz” yetkisidir. Aforoz ile kişi Kilise’nin gözünden düşmektedir. Gözden düşme, öyle hafife alınabilecek bir husus değildir. Çünkü kilise, o dönemde her şeyi kuşatan bir kurumdur. O dönemde, Kilise bir devlet gibidir. Bugün devletin sizi aforoz ettiğini ve TC kimlik numaranızı elinizden aldığını düşünün! Kimliksiz, hiçbir işlem yapamayan, toplum içinde barınamayan bir kişiye dönüşürsünüz. İşte Kilise tarafından aforoz edilmek de Orta Çağ’da pek farklı değildir. Kilise, kişinin vaftizini yapar, ölüsünü gömer, evlendirir, miras işlerini halleder. Kişiye ait bu kayıtlar, Kilise tarafından tutulur. Dolayısıyla aforoz edilen kişi, doğum ve ölüm kayıtlarını, ismini ve evliliğini dahi kaybedebilir. Ayinlere katılamaz, kilise huzurunda evlenemez, mirasçı olamaz, dinî merâsimle gömülemez. Yani, dönemsel düşünüldüğünde, aforoz edilen insanın toplumsal bağları kesilir.
Aforoz edilen kişinin tamamen Kilise’den uzaklaştırılıp uzaklaştırılmadığı konusunda tartışmalar varsa da kişi, Kilise’nin uygulama alanından çıkmıştır. Ayrıca toplu ibadetlere katılmaktan da mahrum kalmıştır. Toplum için önem arz eden tüm dinsel ritüellerden mahrum kalmak, aforoz olanda manevi olarak derin yaralar açabilecek niteliktedir.
1983 Kilise Kanunun 6. Kitabında yer alan “Genel olarak Kusurlar ve Cezaları” (Delicts And Penalties In General) başlığı altında aforoz edilen kişinin topluma deklare edileceği yazmaktadır. Aforoz edilen kişinin toplumda bilinmesinin sağlanması, kişi için bir aşağılanma olarak kabul edilmektedir. Kişi, itibar zedelenmesi ve utandırılma yaşamaktadır.
Aforoz edilen kişinin bu şekilde teşhir edilmesi, Kilise tarafından “yok” sayılması ve toplumsal dini faaliyetlerden dışlanması; damgalanma olgusunun taşıdığı özellikler ile örtüşmektedir. Damgalanma yaşayan birey de dışlanmakta, aşağılanmakta ve çeşitli şekillerde teşhir edilmektedir. Kişinin aforoz cezası affedilse dahi, bu durum unutulacak gibi değildir. Nitekim damgalar da unutulmamaktadır.
Kısacası, aforoz edilme, tarihte kullanılan önemli damgalama araçlarından biri olarak kabul edilebilir. Kişi, aforoz edilmemek için kendinden istenenleri yerine getirir, aynı damgalanmamak için çaba harcayan insanlar gibi…
Dr. Hümeyra Türedi
Yararlanılan kaynaklar:
C.H.Cheney, King John and the Papal Interdict, A Lecture Delivered in Rylands Library in 1948.
Kılınç, Ahmet (2013). Osmanlı Ceza Hukukunda Yaptırım Türü Olarak Teşhir. Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara.
Meydan, Emine (20199. Hristiyan Kilise Otoriteinde Aforoz. Uludağ Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Bursa.