Kategoriler
Tarih

Bir Demiryolu Hikayesi: Paris-Brüksel Hattı (1846)

13 Haziran 1846 sabahında saat yedi buçukta Fransa’nın Saint-Lazare Garı’ndan üç lokomotif Brüksel’e doğru yola çıkar. Lokomotifleri uğurlamaya gelen kalabalığa büyük bir bando da müzikleriyle eşlik etmektedir. Trenler, Fransız ve Belçika bayraklarıyla donatılmıştır. Çoğu özel olarak seçilmiş, 1500’den fazla yolcu vardır. Bu coşku sadece Paris’teki garda yaşanmaz, Brüksel’de trenin varacağı noktada da hazırlıklar yapılmaktadır. Neden mi?

13 Haziran 1846 sabahında saat yedi buçukta Fransa’nın Saint-Lazare Garı’ndan üç lokomotif Brüksel’e doğru yola çıkar. Lokomotifleri uğurlamaya gelen kalabalığa büyük bir bando da müzikleriyle eşlik etmektedir. Trenler, Fransız ve Belçika bayraklarıyla donatılmıştır. Çoğu özel olarak seçilmiş, 1500’den fazla yolcu vardır. Bu coşku sadece Paris’teki garda yaşanmaz, Brüksel’de trenin varacağı noktada da hazırlıklar yapılmaktadır. Neden mi?


Paris-Brüksel demiryolu açılışını kutlaması nedeniyledir tüm bu heyecan… Demiryolu, James de Rothschild tarafından yaptırılmıştır. Fransa, böylece, Almanca konuşan bölgelere bağlanacaktır. Bu hat, Fransa kültürünün Avrupa’ya daha hızlı yayılması demektir. Nitekim Rothchild’in şirketi, bu projeyle tüm Avrupalıların; Fransız sanatlarını, kurumlarını ve onları “yüce kılan her şeyi” görmeye gelebileceklerini söylemiştir.

Trende kimler yoktur ki? Fransa kralının oğulları, Fransız ve Belçikalı bakanlar, Alexander Dumas, Victor Hugo, Jean-Dominique Ingres gibi ünlü ressam ve yazarlar… Brüksel yolu üzerinde bir istasyona ulaşıldığında, yolcuları yine bir bando karşılamıştır. Trenden inilir ve yolcular, kendileri için hazırlanmış yemek davetine teşrif ederler. Süslenmiş caddelerden geçerek tören alanına gidilir. Yol boyunca büyük kalabalıklar toplanmıştır. Davetliler, ziyafetin vereceği alana vardıklarında, Rothschild’in 2000 kişi için hazırlattığı ziyafetle karşılaşırlar. 60 aşçı ve 400 garsonun hazır bulunduğu bir ziyafet… Az kızartılmış bıldırcından, soslu kekliğe, peynir çeşitlerinden Fransız şarabına kadar özenle seçilmiş bir menü vardır.

Akşam ise büyük bir konsere davetlidirler. 400 kişiden oluşan bir bando konserde yerini almıştır. O günün şerefine bir kantat bile bestelenir. Yolcular sabaha karşı ikide trene tekrar binerek Brüksel’e doğru yolculuğa devam ederler. İlk Brüksel kasabası olan Kortrijk’e ulaşıldığında, treni görmek için büyük bir kalabalık onları beklemektedir. Bu istasyonu da atlattıktan sonra Brüksel’e varıldığında peronda Belçika Kralı Leopold ve Fransız eşi yolcuları karşılarlar. Leopold, sarayda büyük bir ziyafet verir. Ayrıca bir balo da düzenlenir. Balonun düzenlendiği yer dikkat çekicidir çünkü raylarıyla birlikte tren istasyonu bir balo alanına dönüştürülmüştür. Rayların üstüne bir ahşap döşeme kurulmuştur. Cam çatıdan avizeler inmekte ve Hollanda’dan ithal edilen laleler etrafı süslemektedir.

Ertesi sabah yolcular geri dönmeye başlar. Gidecekleri 12 saat vardır. Çünkü Brüksel ve Paris arası 12 saate inmiştir ki bu süre aynı yolun posta arabasıyla 48 saatten fazla zaman aldığı gerçeğiyle karşılaştırıldığında önemli bir  gelişmedir. 19.yüzyılın sonuna gelindiğinde süre 4 saat 46 dakikaya inmiştir. Bugün ise yüksek hızda trenlerle Paris-Brüksel arasının 1 saat 25 dakikaya indiğini belirtelim.

Bu demiryolu, Avrupa’nın uluslararası demiryolu hikayesinin başlangıcıdır. Avrupa’daki iki başkent ilk defa birbirine demiryolu ile bağlanmıştır. Dolayısıyla üç günlük kutlama programı anlamsız değildir.

Bu önemli ulaşım kolaylığını turizm açısından değerlendirmek isteyen Belçika, bilet fiyatlarını düşük tutarak turizm geliri elde etmeyi de ihmal etmez.

Avrupa şehirleri, bu gelişmeden sonra hızla birbirine bağlanmaya başlar. Şehir içi ulaşımda da trenler önem kazanır. Böylece insanlar, çalıştıkları yerde oturma fikrini yavaş yavaş terk ederler ve banliyöde oturup şehir merkezinde çalışma düşüncesi gelişir.

Orlando Figes, Avrupa’yı Avrupa yapan ve o dönemde bir çeşit ortak kültüre sahip olunmasını sağlayan en önemli aracın demiryolları olduğunu söyler. Ona göre demiryollarının yaygınlaşmasından 1. Dünya Savaşı’na kadar geçen süre içerisinde, Avrupa kıtasında aynı kitaplar okunmuş, aynı orkestra ve korolar tüm Avrupa’da temsiller verebilmiş, aynı müzikler dinlenmiş, aynı operalar sergilenmiş, gezici sanat galerileri her yere ulaşabilmiştir. Mesafeler demiryolları sayesinde kısalmıştır ki dolayısıyla ortak zevkler oluşabilmiştir.

Demiryolları aracılığıyla oluşan “Avrupa kültürü” düşüncesi, bugün internet aracılığıyla gelişen “dünya kültürü” üzerine düşünmeyi sağlar. İnternet aracılığıyla sağlanan etkileşim, geçmişte demiryolları ile sağlanan etkileşime benzer. Demiryolları sayesinde oluşan bu “Avrupa kültürü”, I.Dünya Savaşı ile sona ererken; yeni “internet kültürü”nün hangi noktada sekteye uğrayabileceğini düşünmek gerekir.

Yararlanılan Kaynaklar:

Figes, Orlando (2020). Avrupalılar. İstanbul: Yapı Kredi Yayınları. (15-19)

Heesvelde, Paul. Railwyas and Tourism in Belgium. IV. Congreso de Historia.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir