Aydınlar, halkın beynini yıkamaya çalışır mı? Hem de nasıl… Bazen bilinçli ve planlı… Bazen rastgele… Frantz Fanon, beyin yıkayan aydın tipine değinmiş kitabının son bölümünde… Cezayirli bazı aydınların yaptıklarıyla konuyu örneklemiş… Ben de bu yazımda, Fanon’un bu “beyin yıkayan aydın” tiplemesine katkıda bulunmak istiyorum.
Ay: Temmuz 2021
Frantz Fanon’un Çağrısı
Frantz Fanon (1925-1961)… Bir özgürlük savaşçısıdır. Batı’ya karşı sömürülenlerin mücadelesini verir. Marksist yönleri vardır ama kendisini bir komünist olarak tanımlamaz. Her şeyi ekonomiye indirgemeyen kültür ve kimlik sorunlarıyla da ilgilenen bir anti-Batıcıdır aslında… Devrimcilerin basma kalıp düşüncelerini taşımaz. Aldığı psikiyatri eğitimi de sömürülenlerin ruh hallerini analiz etmesinde işe yarar… Hatta eğitimini sömürgenin psikolojisini anlamaya ve tedavi etmeye adar. 36 yaşında çok genç yaşta vefat eden Frantz Fonan’un ölümünden hemen önce yayınlanan Yeryüzünü Lanetlileri adlı kitabının son bölümü, bir vasiyet gibidir. İnsanlara seslenir. Sömürge toplumlarına, yapmaları gerekenleri öğütler.
.
Frantz Fonan (1925-1961), bir Fransız sömürgesi olan Martinik’te doğar. Fransa ordusuna katılır ve 2.Dünya Savaşı’nda hizmet verir. Ancak ordu içinde ırkçılığa maruz kalır. Fransa’ya ve sömürgeciliğine yönelik fikirleri şekillenmeye başlar. Ordudan ayrılınca psikiyatri eğitimi alır. 1954’te Cezayir’de başhekim olarak görev yapar. Cezayir Ulusal Kurtuluş Cephesi’ne katılır (FLN). Çalıştığı hastanede, Fransızların işkencelerine maruz kalan Cezayirlileri tedavi etmeye çalışır. Fransızların Cezayirlilere uyguladığı bazı işkence yöntemlerini ve bu işkencelerin psikolojik sonuçlarını da içine alan en ünlü kitabını yazar: Yeryüzünün Lanetlileri (1961). Kitabı yayınlandıktan kısa bir süre sonra 36 yaşında vefat eder.
Kara Veba’nın İslam Coğrafyasına Etkileri
Avrupa’da önemli sosyo-ekonomik sonuçlar doğuran ve hatta bazı yorumlara göre Avrupa’yı bugünkü Avrupa haline getiren Kara Veba salgını, İslam dünyasını nasıl etkilemiştir? Y. Ayalon’un Osmanlı İmparatorluğu’nda Doğal Afetler adlı kitabından yola çıkarak bu konuyu inceliyoruz.
Vebanın Avrupa’ya Etkileri
Yaron Ayalon’un 2014 yılında yayınlanan Osmanlı İmparatorluğu’nda Doğal Afetler adlı kitabının sadece birinci bölümüne göz atacağız bu yazıda… Bölümün adı “Kara Ölüm ve Osmanlıların Yükselişi”… Kitabın sadece birinci bölümü incelememin nedeni, vebanın Avrupa ve Orta Doğu’daki uzun vadedeki etkilerini anlatıyor olması…
Kadercilik Damgası ve Siyasallaşan Sağlık
Türklere yüzyıllardır, her türlü olumsuz sıfatı yakıştıran Batılılar, Türklerin kaderci olduğu yönünde bir algı oluşturarak, bu kaderciliği ülkenin iç işlerine karışacak bir malzeme haline getirmek için de kullanırlar. Nasıl olduğunu bu yazıda anlatmaya çalışalım… Önce Türklerdeki “tevekkül” inancının nasıl dönüp dolaşıp, Avrupalılar için “kör kadercilik” anlamına geldiğine bakacağız. Tabi ki, bu dönüşümde bir kısım Türklerin “kör kaderciliğe” saplanmasının da etkisi var. Ancak sorun şu ki, Avrupa’da da kaderci insanlar bulunmasına rağmen, bu kişileri öne çıkararak Avrupalıları hiç kimse damgalamıyor… İslamiyet, kör kaderciliği onaylamasa da, bunu İslam’ın emriymiş gibi algılanmasına neden olunması hem dinini yeterince bilmeyen Türklerin hem de bu algıyı kullanmak isteyen Avrupalıların işi…
“Doğu Despotu” Kavramının Kökeni Üzerine
Batı’nın Doğu’ya dair ortaya koyduğu, en belirleyici tanımlardan biri “Doğu despotizmi” ifadesidir. Doğu, despotluk demektir. Batı ise özgürlük…Bu doğrultuda, Osmanlı İmparatorluğu’na yönelik sıklıkla “Doğu despotu” ifadesinin kullanıldığı da görülür. Bu düşünceye göre Batılı devletler liberal oldukları için ilerleyiş içindedirler ve ekonomik açıdan başarılıdırlar. Doğulu devletler ise ekonomik ilerlemeyi bastıran zorba rejimler olarak hayal edilirler.
Doğu Ne Yapıyor?
Batı, Doğu’yu sömürür… Onun tüm zenginliğini ele geçirmek ister. Aynı zamanda Doğu’yu aşağılar… Kendini üstün görür. Batı’nın oluşturduğu algıya göre Doğu bilmez, Doğu üretmez, Doğu düşünmez.
Batı’ya Karşı Gelen Düşünür: Ranajit Guha
Birçok ülkenin tarihi, Batılı tarihçiler tarafından yok sayılır. İncelemeye bile layık görülmez. Bu anlayışa karşı çıkan önemli bir düşünürden bahsetmek istiyorum: Ranajit Guha.
Bitmeyen Modernizm
Rönesans, Reform, Aydınlanma çağı, Fransız İhtilali, Sanayileşme gibi birçok önemli olay, Batı Avrupa’da modernizm denilen akımın ortaya çıkmasına zemin hazırlar. Avrupa’nın kendi yaşadığı bu tarihsel süreç sonucunda ortaya çıkan modernizmin, dünyanın diğer topluluklarında iğreti durması kaçınılmazdır. Zira modernizm, içinden çıktığı toplumun izlerini taşımaktadır.